4 Temmuz 2020 Cumartesi

EKONOMİ CANLANDI MI? ÖNCÜ GÖSTERGELER NE GÖSTERİYOR?



ARTAN KREDİ HACMİ EKONOMİYİ CANLANDIRDI MI?

ÖNCÜ GÖSTERGELER NE GÖSTERİYOR?

Ekonomi’nin canlanıp canlanmadığını TÜKETİM veya TALEP artışı ile bu artışa cevap veren ÜRETİM yani ARZ artışının birlikte yeni bir dengeye (her ikisinde de bire bir aynı olmasa da artarak yani pozitif değişerek) oturması ile anlaşılır. 

Tabiki bu dengenin içinde ithalat ve ihracatın da üretim ve iç tüketim malına öncelik verdiğini kabul ederek hareket edilmiştir.

Öncü gösterge nedir?  
Toplam talep ve toplam arzı oluşturan bazı alt veriler arz ve talebin bazen 1, bazen 3 ay ve bazen de 6 ay öncesinden değişimine işaret eder. Aşağıdaki tablo ÜRETİM ve TÜKETİM’in son 3-6 aylık değişimi hakkında önceden bilgi vermektedir.

Neden bu analize ihtiyaç var?
Ekonomi yönetimleri aldıkları kararlarda sürekli başarılı olduklarını ve böylece krizin bittiğinin, ekonominin büyüyeceğini, istihdamın ve ihracatın artacağını ve buna bağlı olarak ekonomi politikasının ve yönetim kararlarının doğru olduğunu ifade ederler. 

Bu çalışmada ekonomi yönetimlerinin ifadeleri ve uyguladıkları stratejiler gerçekten istatistik ile ekonomi bilimine ve finans piyasaların ve yatırımcıların algılamaları açısından doğru mu? 
Hedefler ve tahminler gerçekçi mi? 

Bu sorulara cevap bulmaya çalışılmıştır.

Tablo-1 (3 ve 13 Temmuz)


    Tablo-1 / 3Temmuz



Tablo-1’in İncelenmesi

·       Tablo’nun en önemli verisi Sanayi Üretimi verisi olmaktadır. Bu veri 2 ay gecikme ile yayımlanmaktadır. 

      Sanayi üretimi Mart 2020’ de bir önceki aya göre -%1,3 düşmüştür. Nisan 2020 de ise önceki aya göre -%31,4 düşmüştür. Mayıs verisi ise 12 Temmuz’da gelecek. 

      Bu çok ama çok tehlikeli bir sonuç çünkü ekonomistler ve Sosyal Güvenlik uzmanlarının çok iyi bildikleri gibi sanayi üretiminde her %1’lik azalma yaklaşık 200 bin yeni işsiz demektir. 

      Mart ve Nisan 2020’ de toplamda %32 düşüş X 200 bin = 6.400.000 yeni işsiz potansiyeli demek ama sadece üretim ile ilgili sektörlerde (hizmet sektörü bunun içinde yok)

·        Bu üretim düşüşü nereden hangi sanayiden gelmektedir? 
       Cevap; imalat sanayi (-42,5% Nisan2020) ve dayanaklı tüketim mallarında (-49% Nisan 2020)

·       Bu durum nasıl bir etki yaratacak ekonomide? 
      Cevap; Ekonomi küçülecek, GSYİH düşecek, ihracat azalacak ve işsizlik artacaktır.

·        Üretimin düzelme sinyalini nereden anlayacağız? 
      Cevap; Kapasite kullanımı üst üste 3 ay artarak 80 lerin üzerinde tutunduğunda anlayacağız. Mart ayında imalat sanayi kapasite kullanımı 75’den 61’e kadar düştü ve Haziranda tekrar 77 ye ulaştı. Temmuz sonunda Temmuz 2020 kapasite kullanımı 80’in üzerine çıkar, Ağustos ve Eylül’de 80 üzerinde kalırsa mutlaka hem ihracat düzelecek hem de imalat sanayi toparlamış olacaktır. Şimdilik bu öncü göstergeler hem de içinde bulunduğumuz ay ile ilgili bilgi vermesi açısından hem de sanayi üretimi düşüne salgın ve yasaklardan geri dönüşte 3 ay üretimin durmuş olmasına tepki olarak da değerlendirilebilir. 

Ekonomide ve üretim de tüketimde kesinlikle salgın öncesi halinde değil, daralan ekonomide yeni bir denge arayışı devam ediyor.

·        Bir gün öncü göstergeler düzelmeye başlarsa, tüketim ve talep tarafına iyileşme varsa, kapasite kullanımı düzenli artıyor demek üretim mallarına ve ihracata talep gelmeye başladı anlamına gelecektir.  Bu sebeple önce tüketim ve ihracat için talep gelecek, sonra kapasite kullanımı 80 üzerine çıkarak tutunacak ve imalat sanayini ayağa kaldıracaktır.

·        Diğer taraftan 6,4 Milyon işsizlik tahmini sadece sanayi üretiminde ortaya çıkacak diye tahmin yapıldığında bu 6,4 milyonun içinden 3,5 Milyon kişinin kısa çalışma ödeneğine başvurduğu ve ekonominin %45’de kayıtdışı (3 kişi kayıt dışından gelecek işsizlik) rakamı ile toplam rakam 6,4 milyonu geçecektir. Bu durum önümüzdeki aylarda sanırım geniş tanımlı işsizliği %25-%30 seviyesine belkide üzerine taşıyacaktır.

Görüldüğü üzere, Öncü Gösterge Tablosu aslında DOĞRU VE ZAMANINDA yorumlamak kaydı ile bize ekonomik canlanma hakkında önceden bilgi vermekte ve kriz anında ekonomi politika kararlarının acaba doğru mu? Sorusunun cevabına imkân yaratmaktadır.

13 Temmuz güncellemesi: 

Sanayi üretimi Mayıs ayında 17,4 arttı (13 Temmuz verisi) imalat sanayi de 17,4 artış var, bunlar olumlu ama önceki ay -%31 düşüş olduğu için toplam azalma -%18 olareak gerçekleşti. Bunun anlamı 18X 200.000= 3,6 Milyon işsiz potansiyeli demek. Önceki ayın verisinde bu durum 6 milyon ile devam ederken bu ay toparlanma oldu. Diğer taraftan 13 Ağustosta Haziran üretim verisi geldiğinde, kısa çalışma ödeneği hariç kaç kişinin kabaca salgından işsiz kaldığını daha gerçekçi tahmin edeceğiz, henüz ekonomide canlanma yok, alt sektörler toplodan incelenebilir.


Ekonomi Politikası, Bankalara Kredi Kullandırarak Ekonomiyi Canlandırma Stratejisi Tuttu mu?

Aşağıdaki Grafik-1 de kredi büyümesinin (mavi renk ile) kamu bankaları üzerine yoğunlaştığını ifade etmektedir.

Grafik-1



Aşağıdaki grafik-2 de ise mavi renk Ticari Kredileri, sari renk ise tüketici kredilerin deki artışı göstermektedir.


Grafik-2


Aşağıdaki Grafik-3’te ise 3 er aylık dönemlerde mavi çizgi kredi genişlemesi, turuncu işaretler ise 3’er aylık dönemlerde kredi büyümesini göstermektedir.

Grafik-3


Sonuç

Sonuç olarak agırlıklı olarak kamu bankaları aracılığı ile kredi kullandırılmış ve ekonomi canlansın diye beklenti içine girilmiştir ama bu strateji yürümemiştir.

·        Mart 2020 sonu itibariyle bankalarımızda toplam 2,85 Trilyon TL kredi hacmi varken, 15 Haziran haftası itibariyle kredi hacmi 3,23 Trilyon TL’ye çıkarak salgın döneminde 380 Milyar TL ticari ve tüketici kredisi kullandırılarak ekonomi canlandırılmaya çalışılmıştır. (Yılbaşından beri 550 Milyar TL)
·         Ekonomi CANLANMAMIŞ, 
       işsizlik AZALMAMIŞ
       üretim ARTMAMIŞ ve 
       kredi almış olmasına rağmen tüketim iştahı yani talep de ARTMAMIŞTIR
       Ayrıca ihracat da ARTMAMIŞTIR.
·         Krediler ile ekonomiyi canlandırma stratejisi İŞLEMEMİŞTİR.
·         
       Diğer taraftan ekonomi yönetimin BÜYÜME tahmini hatası iyici görünür hale gelmiştir.

      Dünya Bankası, IMF ve S&P Ekonomi İzleme Raporlarında, Dünya Ekonomisinin 2020 de ortalama -%4-5 küçüleceği, Türkiye için ise -%5-6 olacağı tahmin edilmektedir. Ekonomi yönetimimiz ise Türkiye’de hala 2020 yılı büyümesini +%5 olarak tahmin etmektedir.

·       Kredi hacminin 3,23 Trilyon TL’ye yükselmesi ve bunun yaklaşık %15’unun son 3 ayda açılan yeni krediler olması başka bir sorunu beraberinde getirebilir. Bu sorun bankalarımızın karşı karşıya kalacakları kredi riskinin değişimi problemidir. Sorunlu kredi miktarlarında toplam kredilere oranının %5 den, %20 lere kadar çıkacağı yönünde araştırma raporları var, bu gerçekleşmese dahi bu tip raporlar borç bulmayı zorlaştırmaktadır. 

      Bankacılıkta ÖZ SERMAYE İHTİYACI ortaya çıkabilir. Tüm bunlar tabiki yönetilebilir RİSKLERDİR AMA  zamanında doğru yöntemler ile müdahale edilmesi veya düzenleme yapılmasını gerektirir.

·        Bu problemler farklı yöntemler ile 1 yıl içinde çözülebilir. Kamu Bankalarının bu riske maruz kalması Hazinenin veya Varlık Fonunun Kamu Bankalarına sermaye koyması anlamına gelir ki bu da sonuç olarak kamu kaynağı veya kamunun borcu niteliğinde olan bir kaynaktır.

·       Diğer taraftan özel bankaların kredi kullandırmakta kamu bankaları gibi istekli davranabilmeleri için kullandırdıkları krediden kazanç elde etmeleri gerekir ki bunun içinde faizlerin artması ve makul kâr marjının oluşması gerekir.

·        Mart-Nisan-Mayıs ve Haziran 2020 döneminde, 4 ay içinde piyasaya bu yolla para sürülerek emisyon hacmi de artmıştır ama paranın tedavül hızının düşük olması ve tüketim talebi olmadığı için piyasayı canlandırmadığı görülmüştür.Haziran ayından itibaren enflasyon artışı olması, TÜFE'nin yıllık %12,62 ye yükselmesi bundan sonraki aylarda enflasyon riskini de gündeme getirecektir.

·        Öncü ARZ ve TALEP göstergelerini önümüzdeki haftalarda izlemeye devam etmek gerekir. 

      Ekonomi politikası kararlarının etkisini bu şekilde hızlı biçimde ölçebiliriz. 

      Bu durum tüm ekonomi Dünyasına yeni ekonomi politikası için karar vericilere ve bu yeni politikaların başarını ölçmek isteyenlere yardımcı olacaktır.

·        İstatistik bilgilerinin doğru üretilmemesi gerekir, bazı verilerin hesaplanmasında sürekli hesaplama yönteminin değiştirilmesi ama yeni yöntemin geriye doğru işletilmemesi, ekonomiyi görmede, okumada veya ölçmede giderek körlük yaratacaktır.

İstatistiki bilginin doğru üretilmemesi Türkiye’nin “büyük veri seti” tam ve doğru olarak oluşturulamamasına neden olmakta ve riskler ile ekononomi politikalarının başarısı da tam olarak ölçülememektedir. 

Bu durum ekonomide karanlık noktaların oluşması ve hatalı tahminler yapılmasına neden olur. 

Bugün bu çalışma ise basitçe ekonomi politikasının başarısı ölçülmüştür aynı netlikte, doğru biçimde ölçüm yapmak için enflasyon, işsizlik ve büyüme rakamları da tam ve güvenilir olması gerektiğini tekrar hatırlatmak lazım.

·       Tüm bunların dışında umarız bir gün kalkınma ölçütleri de tüm detayı ile ölçülmeye ve buna uygun ekonomi politikası belirlenmeye başlar.

      Erman Dinçel
      Ekonomist ve Eğitimci,
      4/Temmuz/2020, Aydın