19 Ekim 2013 Cumartesi

Puslu Havada Ekonomi ve Bireysel Emeklilik



Puslu Havada Ekonomi ve Bireysel Emeklilik

2013 Mayıs ortasından beri ilk defa yazma-yayımlama fırsatı buluyorum, hiç bu kadar ara vermemiştim 'Yarına Övgü' ye, en son 17 Mayıs tarihinde yazmışım. Şimdi yazmalı diye düşündüm birkaç kere, hatta yazının taslağını hazırladım ama bu taslakları yayımlamadım ve sürekli ama sürekli erteledim yazıyı, erteleye erteleye bugüne kadar geldik, kısmet diyelim.

Kendimce sebebim var aslında, belirsizliklerin fazla olması bahanesin sarılabilirim ama sanırım gerçek neden, yazacağımız ekonomik ortam hakkındaki kendi içsel yorumunun, 'emeklilik ve gelecek planlama' yazısının anlamsız olacağıydı. Psikolojimiz uygun değildi diyelim, sosyolojimiz uygun değildi diyelim ve nihayet canım bir türlü yazmak istemedi.

Ülke hem ekonomik, hem de siyasal, hem de çevresel ülkeler açısından bir türbülans dan geçiyor, ABD Merkez Bankası yeni Para Politikasını değiştirdiğini 18 Mayıs da açıkladı, bunun Dünya'daki sonuçları belli olmadan 'yazmamız tamamen anlamsız' bir öngörüde bulunmak ise çok zor diye düşünmeye başladım.
Şimdi zamanlama artık daha uygun, hava da hala çok puslu, öncelikle ekonomik ortamımıza bir göz atalım ve yorumlayalım sonra da Bireysel Emeklilik, Birikim ve Tasarruf Dünyamıza da bakalım ve ardından gelecek beklentilerimizi konuşalım.
Sonbaharı yaşamadan doğrudan kışa geçtik, Kurban Bayramı için kışa ara veren hava bayramın üçüncü günü itibariyle eski konumuna kışa ve soğuğa geri döndü, evet amacım hava tahmininde bulunmak veya sohbet etmek değil, hava puslu derken yani her zamanki gibi belirsizlik var, hatta çok daha fazla var demek istemiştim. Hava sıcaklık değil ama gündem hep sıcak, çok özel yaz-güz daha yaşadık bu kesin ve kış da bunları aratmayacak eminim.
Mayısın 18'inde ABD Merkez Bankası (FED) başkanının açıklamaları ile başlayan değişim, ABD'de devam ediyor, faizler neredeyse ikiye katladı, ABD ekonomisi yıl başından buyana yaklaşık %4 büyüdü ve canlandı. Tüm bu haberlerin arasında son 4 haftadır Obama'nın bütçesinin onaylanmaması, ABD'de de Kamu harcamalarını durdurdu ve bu yönetsel problem birsüre sonra aşılabildi.

FED'in aldığı bu kararların aslında uygulamaya tam konmadan önce diğer ekonomilerin Merkez Bankalarınca da bir ölçüde kabul görmesi beklenirdi. Yani ABD Merkez Bankası kendince bir oldu-bittiye getirerek durumu kendi lehinde tutmaya çalışıyor.

Bu değişim doğal olarak tüm Dünya ekonomilerini de etkiliyor. Bizi de etkiliyor hem de doğrudan etkiliyor, hiç kimse Türkiye’deki siyasi ortamı, Türk Ekonomisini bu saatten sonra dışarıdan bağımsız kabul edemez. Ayrıca bu durum dışa bağımlılık olarak da nitelendirilemez. Global Para ABD'ye geri dönüyor artık bizim gibi dış kaynakla büyümeye çalışanlar için durum hiçte kolay değil.
Sıcak para da sıcaklık artışı var el yakıyor el.
Yurtiçine bakacak olursak, siyasi gerginlik ve ekonomik belirsizlikler artarak devam ediyor. Taksim gezi olayları ve sonrası yaşananları ekonomik problemlerin nedeni olarak gösteren bir takım ekonomisler zamanla aslında bu değişimin Taksim Gezi'den önce başladığını anlayabildiler. Bir yandan, açılım süreci diğer yandan ve en son Ramazan ayı ve Bayramı,  Kurban Bayramı derken, gündem devamlı hareketli ve sıcak. Türkiye de artık gündemi sadece siyasiler de belirlemiyorlar, bölgeden yani çevresinden de bağımsız kabul edemeyiz. Çevre ülkelerde huzur yok, bir ekonomik düzen yok, savaş var ve paylaşım kavgası devam ediyor. 
Yurtdışından Türkiye bakmayı başarırsanız, yurtdışında imaj-kredi kaybetmekte olduğumuzu görürsünüz, insan hakları konusunda hiç de iyi olmayan ülke karnesinin daha da kötüleştirmeye başladığını ve ülkenin tehlikeli biçimde kamplara ayrışmaya devam ettiğini, Hukuk'un Adalet doğuramadığını bu sebeple Adalete olan güvenin azaldığını, ilahi adalete daha fazla güvenilmeye başlandığını görüyoruz. Olimpiyat oyunları yarışında yaptıklarımız ise imajımızı çok zedeledi ( ülkemizin %87'si tenis oynuyormuş, hem de broşürü var )
Kısaca ülkede her türlü risk düzeyinin attığını söyleyebiliriz.
Hani diyorlar ya dezenformasyon mevcut, medyanın tarafsız davranamaması ve tutum bozukluğu medyaya olan güveni çok sarsmış durumda.
Önce yazıma globalizm ıstıraplarından başlamıştım, yılbaşından beri Dünya'da ekonomik hareketlilik ‘de ABD'den başlayarak arttığını ifade etmiştim. FED ‘in aldığı kararlar ile başlayan hareket ( faizleri artırma ve parasal genişleme çabaları ve nihayet Doların ABD'ye geri dönüşünün başlaması ). Altın'ın ONS fiyatını son iki yılda 1800 Dolar'dan 1200 Dolarlara kadar gerilettiğini de şimdi eklemek isterim.

Ben böyle bir ortamda ne kadar yaz-güz aylarında olsak da dumanlı havadayız demeyi tercih ederim. ( Kurt inebilir, daş düşebülür ve ayu kesin çıkar ).
Bu tip ortamda risk yönetimi yapmak, fazla açılmamak ama fırsatları da kovalamak gerekiyor. Altındaki bu düşüş Dünyada Altın rezervi oluşturmuş, Çin, İran, Rusya vb. ülkelerin Merkez Bankalarını zora sokmuş durumda, belki de bu olanlar global bir taktiktir bazıları için. Bu alanda kesinlikle ahlaklı bir tavır beklemeyin, biliyorsunuz ' medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar '  Kısacası sıcak ama puslu-dumanlı havada yola devam, tatbiki bir tarafımızı kollayarak.
Yurtiçinde faizlerin artış eğilimi artık devam etmemektedir, çünkü Merkez Bankası faizlerin artırma konusunda çok istekli davranamıyor ( siyasilerin arzusu faizlerin artmaması yönünde )bu eğilimin arkasında tabiki ekonomik ve politik gerçeklerin yanında siyasi talepleri de anlamamız gerekiyor.

Ekonomi biliminde 'Faiz Lobisi' diye bir ekonomi oyuncusu veya tarafı  ise bulunmuyor. Bu jöleli gazeteci ekonomistlerin kulaktan dolma bir bilgisi o kadar.
Tekrar söyleyeyim Faiz Lobisi diye bir seçenek üzgünüm yok, aramayın bulamazsınız.
Buradan hareketle Faiz Lobisi bunu istiyor gibi açıklamalarda geçerli değil, eğer buradan kasıt bankalar ise ekonomide son 10 yıldır vergi rekortmeni listesine bir göz atarsanız en çok bu ekonomiyi bankaların ve bağlı sermaye grupların finanse ettiğini ve herzaman iktidarlara da bu sermaye gruplarının destek olduğunu görürsünüz.
Ayrıca Bankalar kanunu meclisten yeniden geçirilerek değiştirilebilir, TBMM'de bu kanunu değiştirirsiniz ve faiz kazançlarını bankaların sınırlandırabilirsiniz, sadece şikayetçi olmak tek doğru varmış gibi yapmak, pek doğru bir yaklaşım değil, üstelik oy da kazandırmıyor.
Döviz kurlarında 1 Dolar’ın 2 TL'ye hatta üzerine çıkma olasılığı da bulunuyor ( demiştim ) ama bana özel olarak soracak olursanız Döviz kurunda bir çıkış dahi olsa önümüzdeki aylarda tekrar doların kurunun 1.80 lere geri dönmesini bekliyorum.( önceki yazımda demiştim, TCMB başkanı yaz açıklamalarını yapmadan önceydi )
Dikkatinizi çekmiştir, çok da ekonomik analizi olarak derine indirmeden yurtiçi ve yurtdışı risklerini çok yükselmiş olduğuna dikkat ederek (kabul ederek ) yaşamamız gerekiyor.

Şimdi Ekonomist Şapkamızı Takmanın Zamanı;
Öncelikli olarak Türkiye önemli ve değerli bir ekonomistini bu bayramın ikinci günü kaybetti, Garanti Bankası Ekonomi Müdürü Ali İhsan GELBERİ genç yaşta kalp rahatsızlığından dolayı vefat etti. Allah rahmet eylesin diyoruz. Piyasalarda 'Kâhin Ekonomist' lakabı ile tanınan Gelberi, TCMB, Hazine, farklı Kamu Kurumlarındaki tecrübesi, uluslararası tecrübesiyle, özel Sektör deki farklı bakış açısıyla ve derinlemesine çalışmaları ile dikkat çekmekteydi.

1- Cari Açık 55-60 Milyar dolar seviyesinde kalmaya, üç aşağı beş yukarı bu rakama yakın kalmaya devam ediyor. Merkez Bankacıların ' Net Hata Noksan ' dedikleri kaynağı belirsiz para girişi, Temmuz ayında 4,8 Milyar Dolar ve Ağustosta da 2,8 Milyar Dolar olarak çıkınca bunun yastık altındaki paraya bağlayan siyasiler ( Varlık barışından gelen para değil,  muhteşem turizm sezonundan gelen para değil, yoksa yoksa Türkiye de misafirimiz olan 600 bin gariban Suriyeli mi getirdi bu parayı ).
Haaa buldum, bulduk, bulmuşuz :) Güney Kıbrıs’taki paralarını Türkiye'ye getiren Rus Oligarkların parasıymış ( Hürriyet'in haberi ), üstelikte çok büyük kısmı bu paranın tek kişiye aitmiş, vayyy beee ne Ruslar varmış, ülkenin cari açığını 2 ayda 8 Milyar dolar düzeltebilmiş. Kimm bu uRus merak ettim şimdi :)
Bu Rusların Güney Kıbrıs’tan çıkan para miktarı 30 Milyar dolarmış da bunun 8'i bize gelmiş....tüh be kaçırmışız :) ..... en iyisi Rus Oligarklar'dan sorumlu bir adamımız olsa da .....tamamını getirip paranın tamamen rahatlasaydık.....
Sonuç: Cari açık hala aynı, Devletin rakamlarıyla, 55 Milyar Dolar, rakam okumasını bilen gözlere göre de 65 milyar dolar. İstikrarsız dış borç yapısı, yaklaşan yerel ve genel seçimler ile Türkiye'nin daha fazla dış borca kefil olabilme riski ( özellikle belediyelerin borçlanması için altyapısı Mart ayında hazırlanmıştı ) ve paranın Türkiye’den ayrılması olasılığı riskleri artırıyor
2- 2012 de ihracat artışı %16 ama bu rakam İran'a yapılan parasal olmayan Altın ihracatından kaynaklanıyor, ithalattaki düşüş ise yurtiçi talebin azalmasından kaynaklanıyordu. 2013'de tam tersi Altın ithalatındaki artış ile ithalatın artışı %9,5 olarak gerçekleşti.
Sonuç: Dış ticaret açığımızı anlamlı biçimde değiştirecek bir yapısal değişiklik veya bir düzenleme-reform olmadığı sürece al gülüm ve ver gülüm aynı yerde saymaya devam ediyoruz. İthalata bağımlı ihracatın dengesinin değiştirilmediği sürece ne ithalat azaldı ne de ihracat arttı diye övünmenin zamanı değil. Teknoloji, otomotiv, enerji konularında ciddi biçimde vizyoner bir dönüşüme ihtiyaç var. Günü kurtarmaktan vazgeçelim artık.
3- TCMB Para Politikası, 18 Mayıs’taki ABD FED açıklamasından sonra affedersiniz çarşafa dolanmış durumda izlenimi veriyor :) 2002'den beri enflasyonla mücadele hedefini çok başarıyla yürüten TCMB, 27 Ağustos tarihinde TCMB başkanı Erdem Başçı'nın yaptığı açıklama ile ve belirttiği hedefler ile ifade biçimi ile birden çok hedefli bir politika izliyor görüntüsü yarattı. Normalde olması gereken enflasyon hedefini açıklamak ve diğer değişkenlerden Döviz Kuru, Faiz, Emisyon değişkenlerini kullanarak enflasyon hedefini tutturmaktı. Ne oldu, şimdi çoklu ekonomik hedeflere mi geçtik? Aşağıda yazacağım açıklamalar galiba artık tek çapanın olmadığını gösteriyor. 
TCMB başkanı 23 Temmuz da Para Kurulunu toplayacağını ve faizlerin önümüzdeki 3 ayda daha da artabileceğinin ön haberini verdi. İşte tamda bu sırada Maliye Bakanı ülkenin Bütçesinin fazla verdiğiniz açıkladı. Bizler merak ettik yav neden bütçemiz fazla verdi?

27 Ağustos 2013, TCMB Başkanı döviz kuru yılsonu hedefi olarak 1.92, faiz hedefi olarak yani piyasa yapıcıları alt limiti %6.75, çok sıkışırsak, üst limiti de %7.75 olabilir, bunun üzerinde olamaz dedi. Başçı, yılsonu enflasyon hedefini ise %6,2 olmasını bekliyoruz şeklinde açıkladı ve ekledi 2014 başı için enflasyon beklentisinin ise %5'e düşecektir. Büyüme hedefi olarak ise %3-4 aralığında gerçekleşeceğini ifade etti. Tekrar belirteyim açıklama tarihi 27 Ağustos olmaktadır ve haberin başlığı ise ' TL'yi Aslanlar gibi koruyacağız' olmaktadır............hadi hayırlısı.
24 Eylül 2013 de ise Erdem Taşçı Denizli'de Pamukkale Ünv. bir panelde yaptığı konuşma ile faizleri artırmayacaklarını tekrarladı bunun tepkisi ise Dolar/TL kurunun 2.01'i geçmesi ile sonuçlandı.

23 Temmuz, 27 Ağustos, 24 Eylül TCMB'nin zaman zaman birbirine denk düşmeyen açıklamalar ve piyasalarda bunun farklı yorumlanması ile piyasalardaki dalgalanma oranı yani oynaklık artmıştır.
Sonuç; ABD Merkez Bankasının politika değişikliği Türkiye'de TCMB'nin yılsonu enflasyon hedefini revize etmesine, faize tavan ve taban koymasına, döviz kurunun oynaklığının artmasına ( volatilitenin artması ) neden oldu.

Enflasyon çapası +
Faiz Bantı ve Çapası +
Kur Çapası .........üç çapa ile fırtınalı denizde gemiyi sabitledik hayırlısıyla.........
Dikkat piyasa değişkenlerinde oynaklığın artmasının finans dilindeki karşılığı risklerin artmış, belirsizliğin artmış olmasıdır. Bunun iki sonucu olabilir, bu işten kazançlı çıkmak veya zararlı çıkmak ama sonuç ne olursa olsun çok daha dikkatli adım atma zamanıdır, risk yönetiminin önemi artmaktadır.
Don Kişot sendromu: Ünlü İspanyol romancı Miguel de Cervantes Saavedra'nın yine ünlü eseri Don Kişot'u herkes bilir. Hatta atı Rosinante ve uşağı Sancho Panza yı da biliriz. Don Kişot'un sevgilisi uğruna yel değirmenlerine saldırması, mazlumları koruması ve kötülere göz açtırmaması ile tanınır. Bunu neden yazdım? etrafda Don Kişot çoğaldı galiba da onun için.

Önce öcüüüü geliyor diye korkut, sonra da merak etmeyin ben sizi kurtarırım demeye başla. Lütfen piyasaları korkutmak yerine, MB Para Politikasında değişiklik oluyorsa piyasa ile paylaşın, paylaşında ekonomiyi izleyebilelim.

4- 2014 yılı Bütçe tahminleri Maliye Bakanı tarafından açıklandı;
2014 yılı bütçe büyüklüğünü 436,3 milyar lira olarak açıkladı. 2014'te 403,2 milyar lira gelir ve 384,3 milyar lira faiz gideri ( işte burası zurnanın zırt dediği yer ) hedefleniyor.

Hani borç bitmişti bu neyin faizi ben anlamadım? İç borcun mu yoksa? Ne kadar iç borç var ki? .........dış borç ne kadar?.......bir daha not artırımı gelirmi?.....acaba?
2014'te bütçe açığının 33,2 milyar lira olması bekleniyor.
Bu durumda Maliye Bakanı, 2014 için faiz dışı fazla hedefinin de 18,8 milyar lira olduğunu belirtmiş oldu.
Maliye Bakanı Bakan Şimşek, 2014'te vergi gelirinin yüzde 7,1 artmasını hedeflediklerini söyledi. Bu da 348,4 milyar liraya denk geliyor. Aynı yılda özelleştirme gelirlerinin ise 6,9 milyar lira olması hedefleniyor. 2014'te bütçe açığı/GSYH oranının ise yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Aynı yıl için yatırım harcamalarının ise 44,2 milyar lira olması hedefleniyor. Bu arada Bireysel Emeklilik için Devletin sağlayacağı %25 destek için de bütçeden 1,9 Milyar TL’si ayrılmış bulunuyor.
Sonuç; 2012 ve 2013 sonuçlarına baktığınızda toplamda devletin vergi gelirlerinin %20'nin üzerinde arttığını söyleyebiliriz. 400 Milyar TL gelir hedefleyen Maliyenin bu hedefini tutturma ihtimali çok yüksek. Eğer olağanüstü masraf çıkaran bir durum ile karşılaşılmaz ise şartını da ekleyelim. Muhtemelen yeni yılda 2011 de olduğu gibi bir takım mali aflar ile karşılaşabiliriz.

Sosyal Güvenlik açığı ise 70 Milyar TL'de duruyor, bu rakamın artmasını bekliyoruz nedeni ise 600 bin Suriyeli ye sağlanan sağlık, barınma, yemek ve eğitim giderlerinin eklenecek olmasıdır.
5- Ekonomi bilimi siyasetten pek kolay bağımsız olamıyor, bu sebeple biz de iç siyaseti sizlere bırakarak ama dış görünümü biraz irdeleyerek ekonomi başlığımızı tamamlamaya çalışalım.
Dış görünüm karnemiz maalesef hiç iyi değil; Suriye politikasında, olimpiyatlar konusunda ve futbol konusunda ( şikesi, federasyonu, kulüpleri, başkanları, başkanlarının iş bitiriciliği, antrenörü ve futbolcusu ile ülkemizin en güzide kesimini oluşturuyorlar ), Taksim Gezi Parkı diye başlayan olaylar konusunda, Balyoz ve Ergenekon vb. davaları konusunda, Kadın ve Çocuk Hakları konusunda, Demokrasi ve İnsan Hakları konusunda, tutuklu Gazeteciler konusunda, ifade özgürlüğü ve medya konusunda ve daha saymak istemiyorum, tüm bunlar daha olmadığımızı gösteriyor ( ham olduğumuzu ) ve ekonomik riskleri ve belirsizlikleri artırıyor.

Şimdi emeklilik konumuza geldi ; ( bizim dükkâna hoş geldiniz )
Beni artık anladığınızı tahmin ediyorum, bu kadar problem varken saf saf emeklilik de şöyle, böyle diye ahkâm kesmek istemedim.
Bireysel emeklilikte nasıl olsa Devlet %25 veriyor diye öğünmenin zamanı da değil, siz paranızı biriktirdiğiniz fonları da bilmek ve takip etmek zorundasınız. Bu sebeple tereddütsüz, ESNEK-DENGELİ fonlarda veya KARMA fonlarda ( performansını izlemek kaydı ile ) kalmaya devam etmek gerekiyor. Kesinlikle değişim öngörmüyorum. BES sadece para biriktirmek yani tasarruf için değil aynı zamanda yatırım yapıp parayı da değerlendirmeniz içindir.
Borsa ne olur? ( ben bu sorudan nefret ederim, cevap çok uzun ve bu iş de uzun vadeli bu soruyu soranın beklentisi ise bir hisse söyle 1  ayda %30 yapalım abi olduğu için ) vallahi yılbaşına kadar dalgalanmalı ama artış yönlü dalgalanmalı bir model öngörüyorum, bu sebeple paranızı kendiniz yönetmek yerine fonlarda değerlendirip, profesyonel hizmet almaya devam etmek de fayda var........... olmaz ama özel bir durum olursa :) yani eğer borsa çok düşerse yavaş yavaş alışa geçmek için her zaman fırsattır ( ozaman hisse fon almak için de fırsattır ) unutmayınız.

Ekonomik değişkenler artık hızla değişebiliyor, dalga boyumuz yükseldi ve yükselmekte, bunun anlamı artık sığ suda yüzmüyoruz heran değişik bir etki ile etkilenecek biçimde hazırlıklı durmalıyız ( aşırı volatilite ) var ve ülkede ekonomi büyümeye devam ederken hızla büyük çoğunluk fakirleşmeye yani küçük azınlık zenginleşmeye devam edecek ( benim için zurnanın zırt dediği yer de burası) görünüyor.

Bir türlü insanca ve hakça varlık paylaşım modelimiz yok bu sebeple hepimiz günü kurtarmakla meşgulüz, yoksa fırsat eşitliğini de bozan bu durum yüzünden mi demokrasi bir türlü gelemiyor?
Bu toplumsal paylaşım modeli ile ekonomik ve politik huzuru ve sürekli istikrarlı büyümeyi çok yakın zamanda bulabileceğimizi hiç zannetmiyorum............ kalınız sağlıcakla

Erman Dinçel, 18 Ekim Cuma, (Kurban Bayramının 4. günü)

Geçmiş Kurban Bayramımız ve gelecek 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun...............süç i lisan ettiysek affola......