9 Eylül 2019 Pazartesi

Ekonomi, gelecekteki gelişmeleri karşılamak için bugünden yaptığımız hazırlıklardır


"Dünyadaki üzüntünün yarısına sebep, 

insanların bir kararın dayanacağı bilgilere sahip olmadan karar vermeye teşebbüs etmeleridir.
Dale Carnegie"

Umarım kısa bir yazı olur. 

Yazının konusu; faiz, enflasyon, iflas, kurtarma üzerine hem de sıkıcı ama akılsızca değil, benim penceremden bakınca bu görünüyor, siz de görün istedim.

Türkiye'nin yani devletin bir bütçesi var, kısaca gelir ve giderleri var, bu gelir ve giderlerinin arasındaki farka "bütçe açığı" deniyor.

Bölüm 1 (Zaman Makinası)

Bütçe açığı;
2015'de 22,6 Milyar TL
2016'da 29,3 Milyar TL
2017'de 47,4 Milyar TL
2018'de 72,6 Milyar TL
2019'da 79 Milyar TL (ilk 6 ayda)

En basitinden devletler bu bütçe açığını borçlanarak kapatıyor diyelim.

Fakat bu 2019'da ilk 8 ayında sürpriz biçimde TCMB'nin 2018 kar payı 38 Milyar TL ve TCMB Yedek akçesi 41 Milyar TL hazineye aktarıldı ve devlet ayrıca 105 Milyar TL'de borçlandı ama tüm bunlara rağmen nakit açığı 68 Milyar TL oldu. 

(son iki ayda 79 milyar TL Bütçe açığı bu şekilde 68 Milyar TL ye düştü, bu bir başarı değil) 

Yukarıdaki hesabı her aklı başında insan rahatlıkla yapabilir

Bölüm 2 (Meslek Sırrı) 

Dünya'da doğal gaz fiyatları Dolar olarak son 10 ayda yaklaşık 5 dolardan 2,50 dolara düşmüş, düşüş oranı %50 hem de dolar bazında.

Lütfen yandaki grafiği inceleyiniz.

10 ay önce dolar 5,58 TL idi şimdi de 5,75 yani çok bir değişiklik yok.

Bu analizden çıkacak sonuç ise doğal gaza zam yapılmaması gerekiyordu olacak.

Fakat sadece 2019 Ağustosta %15 zam yapıldı doğalgaza.

Aynı şekilde Elektrik'te sadece bir ayda %30 zam yapıldı ve kısacası enerji fiyatları sürekli ve bilerek ama gereksizce artıyor. Artırılıyor çünkü bu gizli veya örtük bir vergilendirmedir.

Lafı uzatmayayım, geçen hafta BDDK'nın uyarısı ile 3 enerji firmasının batık kredilerine bankaların karşılık ayırması istendi.
(Bu kredilerin toplamı 1,9 Milyar Dolar yani 11 Milyar TL yapıyor)

Sanırım amaç bu batığı Devletin üzerine alıp finanse etmek, enerji firmalarının ödeme güçlüğü içinde oldukları ve bankalara olan kredi borçlarının taksitlerini ödeyemediklerini bilmeyen yok.

Bölüm 3 (Faiz enflasyona aşık ama enflasyonun haberi yok) 

Yukarıdaki iki gerçeğin önümüzdeki dönem için yorumu:

12 Eylül 2019'da para kredisi kurulunda faizlerin yeniden düşürüleceği tahminleri var, diyelim ki faizler düşürüldü, sonraki beklenti enflasyonun da düşmesi yönünde ama o zaman adama sorarlar "enerji fiyatlarına neden zam yapıldı?"

Yapılan açıklamalar ile hepimiz biliyoruz ki bir yandan faizleri düşür baskısı öbür yanda enerji fiyatlarına zam yapılması enflasyonu DÜŞÜRMEZ enflasyon asla bu şekilde düşmez. 

TÜİK'in bozulmuş enflasyon rakamı açıklamaya devam eder ama enflasyon düşmez.

Bu durum ekonomi yönetimine güvensizlik olarak geri döner, artık bunu görün lütfen. 

Dış güçlere gerek yok, ekonomi yönetimde dağınık ve tecrübesiz olmak, doğru ve etkin kararı alamamak, ülke parasında değer kaybına neden oluyor. 
(enflasyonun yükselmesi TL'nin değer kaybıdır unutmayınız)

Bölüm 4 (Ne vereyim abime?)

Bu sözü hatırladınız değil mi? 

Ben de BDDK'ya diyorum ki gel şu mecliste konuşulan 400 Milyar TL banka kredi batığını kalem kalem açıkla. Bunun ne kadarı enerji sektörü batığı? (söylenti 50 milyar dolar diyor).

Ekonomi yönetimi olarak, gizli gizli zam yaparak batığı halka ödettirmeye sakın kalkmayın, bu durum enflasyona neden oluyor unutmayın. 

Kış geldiğinde sonuçları çok daha acı olacak.

Batık kredileri yeniden yapılandırıp kurtarmanın yöntemleri var, meraklanmayın, yeter ki siz talep ediniz, anlatırlar size, yeterki verdiğiniz sözü tutunuz, başka ihsan istemez. 

McKinsey'den rica edin onlar anlatsın olmazsa!

Batık kurtarma işlemleri yapılırken ayırmaca ve kayırmaca olmasın lütfen dikkat zaten zor bir süreç, kurtarılacak firmaların kredileri için Verimlilik ve Sürdürülebilirlik, Risk Yönetimi kriterleri getirin ki aynı durumu aynı batığı bir daha yaşamasın ülke.

Kandırma eğilimi, uydurma istatistik yalanından vazgeçiniz, banka batık kredilerini, ödenmeyen vergi ve SGK borçlarını yeniden yapılandırıp, ceza ve faizlerini silip, anaparasını uzun yıllara yaymanın yöntemlerini tartışmaya başlamanız tavsiye olunur. 

Uzmanlar tartışsın, önerileri dikkate alın, alınan kararlar enflasyona neden olacaksa da bu sonucu hepimiz birlikte önceden bilerek katlanalım. 

Nasıl olsa krizin bedelini tüm toplum birlikte ödüyoruz, bu iş adamlığına ve yönetim bilimine ters biliyorum ama yapacak bir şey yok, göz göre göre bu noktaya gelindi.

Uyanıklık, çakallık, açıkgözlük, avanta kapmak, bedavadan kazanç elde etmek, bal tutanın parmağını yalaması, "malı götürme" konsepti, "dış güçler" paranoyası, yandaş işler, avantadan işler ve havadan işler ile ihaleler ve tip kazançların dönemi değil, batıkları yeniden yapılandırıp (halka ve bankalara nefes aldırıp) ülkenin önünü açmanın zamanı.

Yeniden üretim motivasyonu sadece buna bağlı değil ama ön şart bu şekilde karar almaya başlamak.  

Ekonominin yarası daha büyümeden, çöküş olmadan, ekonomi çarklarını yeniden döndürmek gerekiyor.

Danışmanlara haber veriniz, faizi zorla düşürerek, bir yandan da zam yaparak, enflasyon düşmeyecek. 

Bu durumda suçu zam yapanların üzerine de atamazsınız, doğalgaza ve elektriğe yapılan son zamlar Devletin dolayısıyla, ekonomi danışmanlarının tercihidir.

Sonuç;

Bugün İzmir'in kurtuluşunun 97. yıldönümü ve yeni öğretim yılı bugün başladı, önce tebrik ederim ve sonra tüm öğrenciler için hayırlı olsun. 

Dün Kadın Voleybol Takımımız (Filenin Sultanları) Avrupa ikincisi oldu ve gururlandık içimiz umut doldu, çünkü biliyoruz ki önümüzdeki 10 yılda bu takım, hem Avrupa, hem Olimpiyat ve hem de Dünya klasmanında şampiyonluklar yaşatacak bize, ne mutlu bize.

Ekonomi için de ciddi mücadele, düzenleme ve çalışma zamanı ayrıca önümüzdeki günler ve yıllar hiç kolay geçmeyecek, 
tüm bunları ekonomi yönetiminden bekliyoruz, 
bakalım, yapacak yürek veya cesaret var mı? 

Saygı ve sevgilerimle



Erman Dinçel
Ekonomist ve Eğitimci
9 Eylül 2019, İstanbul










4 Eylül 2019 Çarşamba

Ekonomik İFLAS


Ekonomik İFLAS

Gözümü kapadım, görmedim Arjantin ekonomisini, önce
"BATAK var" diye bir yazı yazdım, sonra "ÇÖKÜŞ var" dedim ve şimdi "İFLASA giden bir ekonomi var" demek durumundayım.

Nereden Başlasam Acaba?

Zor durumu tanımlama;

1-Ticari ve ekonomi ile ilgili tüm faaliyetlerde, etkin maliyet ve kaynak yönetimi yani VERİMLİLİK ile çalışılması gerekirken bu kurala hiç uyulmaması, tüm harcama ve yatırımlarda finansal SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK sağlanması gerekirken sağlanmaması. Tüm yürümeyen işler ve batan projelerde-yatırımlarda yükün Devletin sırtına kalkması yani vergi veren vatandaşa kalması sonuç olarak Bütçeye beklenmeyen gider olarak yüklenmesi ve kimsenin aklına bu Devlet bütçesi bunu yükü kaldırır mı? sorusunun gelmemesi.

Diğer taraftan tüm ekonomik faaliyet v e projelerde AŞIRI BORÇLULLUK, GELİR-GİDER DENGESİZLİĞİ, HESAP YAPMADAN hatta PROJE dahi YAPMADAN yatırım yapma eğilimi. 

Duygusal ve ani kararlar ile BİR EKONOMİK FAALİYETE karar vermek, yatırıma başlamak vb durumlar verimlilik ve sürdürülebilirlik kavramının ortadan kalkmasına neden olur, işte bu zor durumu görememek ve idare dahi edememek.

İflas durumunu birlikte teşhis edelim;

1A-Türkiye ekonomisi (kamu ve özel sektör) aşırı borçlu, kamu garantileri nedeni ile Hazine aşırı taahhüt altında, KÖİ projelerinden dolayı verilen garantilerde-taahhütlerde borç anlamına geldiğinin farkında değiliz.

224 adet  KÖİ projesinin topluma 130 Milyar dolar toplam maliyetinin olduğunu, ancak 55 Milyar dolar yatırım bedeli göründüğünün de farkında değiliz. Bu projeleri yapan firmaların yapan dolar bazında en az 3 katı kazanıyor olduğunu da hatırlayalım. 

Bu sadece projelerin görünen maliyeti bir de görünmeyen maliyetleri var.

Kısacası ülkenin geleceği ipotek altında. (sadece 5-6 firmanın çalıştığı verimsiz ve sürdürülebilir olmayan projeler. 

Hatırlayalım bunlar, Şehir Hastaneleri, Otoyollar, Havaalanları, Köprüler ve Tüp Geçitler

1B-Eylül 2019'da 400 Milyar TL (70 Milyar Dolar) yapılandırmayı bekleyen, aslında batık ama yüzdürülen banka kredilerinin varlığı. (Bankalar yapılandırma da gönülsüz çünkü batağın maliyeti kimin üzerinde kalacak belli değil, ayrıca bankalarda likidite sıkıntısı var)

KGF kredilerini alıp ve bir daha alıp geri ödeyen yok. 

Piyasada Devlet Bankalarından başka kredi kullandıran banka da pek yok. (tüketici kredilerinden, kredi kartlarından bahsetmiyorum, yatırım amaçlı kredilerden bahsediyorum)

Mesela siz büyük bir yatırımcısınız, büyük bir projeniz var ve Devletten Yatırım Teşviki aldığınız veya KOBİ sahibisiniz KGF krediniz çıktı yani onaylandı.

Bankadan parayı alamazsınız, bankadan çıkmış kredinin parasını veya proje finansmanının parasını almanın yolu kesinlikle siyasette tanıdık bulmaktan geçiyor.

Yatırımların azalmasını TÜİK 4 Eylül 2019'da açıkladı, 

2018 3.Çeyrek -% 4,4
2018 4.    "       -%11,6
2019 1.    "       -%12,4
2019 2.    "       -%22,8

Ne içerden sermayedar ne de dışardan yatırımcı veya sermayedar artık yatırım için Türkiyeye gelmiyor, yatırım harcamalarının bu düşüşü, üretimin yakın gelecekte artmayacağını ve dolayısıyla ekonominin büyümeyeceğinin hatta küçülmeye devam edeceğinin işareti.

1C-Bütçe açığı yıllık hedefine 7. ayda ulaştı, diğer taraftan vergi tahsilatında meydana gelen azalma eğilimi firma sahiplerinin vergi ödemekte zorlandıklarını ve hatta vergi ödeyemediklerini gösteriyor. 

Devletin KDV iade etmediği de bir başka gerçek. (nakit döngüsü zorlanıyor)

1D-Merkez Bankasının kasası “DİBİ SIYRILMIŞ TENCERE” gibi yani, ihtiyat akçesi, swaplı döviz rezervi operasyonlarından sonra TCMB’nin işinin kolay olmayacağını söylemek lazım. 
(Ülkenin ve Merkez Bankasının yurtdışında kreditibilitesi düştü)

Diğer taraftan siyasetin Merkez Bankası üzerindeki baskısı, başkan değişimi, zorunlu karşılık uygulamasının kredi kullandırımına entegre edilmesi vb uygulamalar alışılmışın yani profesyonel merkez bankacılığının çok dışında siyasileşmiş bir ortamı işaret ediyor.

1E-Her ay nakit ihtiyacını karşılamak için Merkez Bankası yedeklerine başvurmak benzeri, anlık ve hızlı kararlar ile Devlet Hazine Yönetimini  KAFASI KOPARILMIŞ TAVUK TELAŞI” ile sağa-sola nakit yetiştirme çabası içinde koşturduğu görülüyor.

1F- TÜİK açıkladığı istatistiklerde bile daralan ekonomi, azalan üretim, azalan tarım üretimi, ithalata bağımlılık, işsizliğin aşırı artması, sadece patatesin soğanın fiyatını düşmesi neticesinde düşük çıkan enflasyonun hesabının yapılabiliyor olması, insanı gerçekten üzüyor, akıllı ve hesapçı olmak lazım.

İşsizlik sigortası fonundaki paranın istihdam projesi için odalara ve borsalara kullandırılması ama gerçekte evde işsiz oturanların 3 ay çalışılıyor gösterilmesinden başka işe yaramayan istihdam projeleri.

İşsiz kişi için "son bir aydık iş aramıyorsa işsiz sayılmazsın" tarzı işsizlik hesabı, bu yanlı hesap modeline rağmen yüksek işsizlik ve yüksek genç işsizlik oranın olması.

1G-3. dönemde üst üste büyümenin negatif oluşu ile artık yıllık bazda kesinleşen durgunluk yani resesyon, aynı anda yaşanan yüksek enflasyon, dengelenen ekonominin değil duran ekonominin işareti. 

4 Eylül'de açıklanan GSYH ise 691 Milyar dolara düşmüş görünüyor. ya G20'nin 20.ekonomisiyiz ya da değil, bilmiyorum artık.

1H- Satılamayan 1 milyon konut ile (tanesi 300 bin liradan, 300 milyar TL yani 65 Milyar dolar topraga gömülü duran) çökmüş inşaat sektörü.

1I-Tekrar hatırlatayım, sürdürülebilir olmayan likidite yönetimi, sürdürülebilir olmayan borç yönetimi ekonomik verimsizliği işaret ediyor. 

İflasın işaretlerini sayarken bilerek rakam az kullanmaya çalıştım, gerek de yok herkes aslında kendi yaşadığı şehirden bu bilginin sahibi, hepimiz bilinç altımızda durumun iyiye gitmediğini biliyoruz. 

 
"Önce VATAN" Otobüsü var, BİNERMİSİNİZ?
Bugün içinde bulunduğumuz ve hissettiğimiz bu durumu artık tarif edebiliriz;

2-Sürdürülebilirlik ve verimlilik ilkeleri dikkate alınmadan yapılacak ticari faaliyetler, projeler ve ekonomi ile ilgili kararlar kaynakların (sermayenin) boşa harcanmasına neden oluyor.

Bu maceranın ve bu anlayışın inatla sürdürülmesi, hiçbir gerçekçi önlem alınmaması ise büyük bir İSRAF demek, İSRAFIN sonucu ise ekonominin veya yapılan proje ne ise onun  ÇÖKÜŞÜ demek.

Çöküşü yukarıda tarif ettim; rasyonel olmayan davranışın, becerisizliğin, hesapsızlığın ve aşırı borçlanmanın, gelir-gider dengesizliğiniz sonucu oluşan kötü durum.

KÖİ projelerinde de iflaslar var ama ben burada saymayacağım.

Bu sıkıntılı süreç sonucunda vatandaş ve firmalar açısından çöküşün yaygınlaşması KONKORDATO-İFLAS veya Devlet açısından, MORATORYUM (Borçlarımı ödemiyorum) ilanı anlamına gelecek.

İflastan kurtulmak için doğru vizyonu oluşturmak ile başlamak lazım;

3-Doğru Vizyon; Bilimsel, hukuksal davranış ve hesap yapabilme kabiliyeti, verimlilik, tasarruf ve sürdürülebilirlik ilkeleri dikkate alınmaya başlaması ile önce EKONOMİK BÜYÜME ve takip eden süreç de ise KALKINMANIN gerçekleşmesi.

Siyasi popülizmden uzak işin liyakat derecesine uygun kişilere görev verilmesi ideal olandır.

Bu yol GELİR DAĞILIMININ düzelmeye başlaması ve nihayet REFAH toplumuna, yani REFAH EKONOMİSİNE ulaşılması ile sonuçlanır.

Bu iyi durum birdenbire olmaz, uzun bir süreç ama bu sürece girmek, çalışmaya ve mücadele etmeye başlamak bile FAİZİ hemen düşürür, TL’nin değer kaybını yavaşça durdurur. 

Ekonominin tekrar çalışır hale gelmesi, ekonomiyi dengeye ulaştırma çabası, yanında etkin borç yönetimi yapılması durumunda ve nihayet enflasyon bundan pozitif etkilenir ve düşer.


Sosyal ve Psikolojik İflas (sosyolojik iflas); 


4-Bu aşamada sosyal problemlere dikkatinizi çekmek isterim. Yukarıda saydığımız MADDİ VE PARASAL İFLAS öncesinde Devlet SOSYAL DEVLET olma özelliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlayacaktır.

Devlet, Muhtaç Bireylere; Çocuklara, Kadınlara ve Yaşlılara bakamaz veya yeterince hizmet götüremez olur.

Bu durum toplumda sosyal yaralara ve ülke geleceğine olan inanç kaybına yol açar, eğitim kalitesinin de düşmesi, adalet duygusunun kaybolması bu dönemin kaçınılmaz sonucudur.

Sosyal devlet olma özelliğini kaybetmenin faturası toplumun vicdani ve ahlaki çöküntüye uğraması ve suç oranında patlama ile de sonuçlanır.

İşte bugünlerde karşımıza çıkan din istismarı, çocuk istismarı ve şiddet, kadına şiddet, mafyanın veya benzeri yapıların ortaya çıkışı, kanun dışı işler ve suçlarda artış, bozulma ve çöküşün işaretleridir. 

Adalet duygusunun bu zedelenmiş hali herkesin kendi adaletini aramak gibi toplumu kargaşaya sürükleme riski de taşır.

Hayat pahalılığı, düşük ücretli işler de çalışma, sürekli daha kötü hale gelen gelir dağılımı bozukluğu bir noktadan sonra toplumsal huzuru tehdit etmeye başlar.
Tüm bu gerginlik halinde bir de üzerine tuz-biber olarak ekleyen 5,5 Milyon Suriyeli geçici sığınmacının yarattığı kayıt dışı ekonomi, düşük ücrete razı olma ve yasadışı yaşam tarzı ayrıca ideolojik olarak bir başka kültürün empoze ediliyor olması, toplumsal gerginliği daha da artırmaktadır.

Yukarıda yazdığım "2 ve 4 nolu maddelerde ifade edilen" konuların belirli bir aşamasını tamamladığımızı üzülerek görüyorum.

Bir (1) numaralı madde ise çoktan gerçekleşmiş olan ekonomik bozulmalardır.

Sonuç; 


Artık bir SİSTEM PROBLEMİ yaşıyoruz, bu durumu görmenizi rica ediyorum.

EKONOMİ POLİTİKASINI tam ve hep birlikte düzeltmeden bu sistem problemlerini düzeltmek mümkün olmayacak.

Siyasetin partilerin içinde yapılış biçimi, partilerin halkın problemlerine yaklaşım biçimi ve dahi ekonomi ile ilgili problemlere yaklaşma biçimi problem çözücü değil, sadece popülist.

Hele hele, ekonomik krizden gerçekten çıkış arzu ediliyorsa,

Bu durum,
-Parti değiştirerek,
-İktidar-hükümet değiştirerek veya yeni yeni koalisyonlar yaparak,
-Bakan değiştirerek veya seçim ile yeni Milletvekilleri seçerek,
-Kamu da Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyelerini değiştirerek ve/veya
-Kurtarıcı Dervişler veya kurtarıcı Babacanlara parti kurdurularak olmayacak. 

Bu boyutta  PROBLEMLER bu basit ve denenmiş yönetmeler ile çözülmez.

Problemler çözülmüş olsaydı şimdi ekonomi bu hale gelmez ve bu şekilde resesyona göz göre göre girmezdi.

Uzak duralım artık rica ediyorum "BİT PAZARINA NUR YAĞDIRMAYIN", lütfen ama lütfen ama kurtarıcı bir tane tek adı "Mustafa Kemal Atatürk" di, başka yok olmayacak aramayın.

Sorun sistem problemi derlen ideolojik olarak hiçbir SİYASİ tartışmanın veya PARTİ söyleminin içinde kalmadan ifade ederim ki (sadece VATANSEVER lik adına ifademi kullanıyorum) bir an önce "ideolojik-siyasi ve etkisiz tartışmaları bırakıp ekonomik kan kaybını durdurmamız lazım"



Çözüm ve İflastan Çıkışın Görünen Yollarından Birisi, 


Ben DÜZENLEME diyeceğim, siz onu "Yapısal Reform", "Reform", "Devrim", "Yenilik", "Geliştirme", "Yeniden Geliştirme-İnovasyon", "Değişiklik" ne isterseniz adlandırabilirsiniz.


A-Kamu için,

A1-Para Piyasası Düzenlemeleri
A2-Maliye, Bütçe ve Vergi Düzenlemeleri
A3-Hazine, Borçlanma ve Nakit Yönetimi Düzenlemeleri
A4-Varlık Fonu’nun tasfiye edilmesi ve tüm kurumların bütçeye geri dönmesi.
A5-Kalkınma Modelinin yeniden kurgulanması ve kalkınma stratejilerinin-orta vadeli planların gerçekçi ve stratejik olarak yeniden belirlenmesi ve siyasi manevralardan arındırılması.
A5-Sistemi Oluşturan Kurum (BDDK, SPK, TÜİK, SAYIŞTAY, TCMB, BİST, Odalar, Borsalar, Sendikalar), Oluşumlar, Vakıf ve Dernekler üzerinde yeniden yapılacak düzenlemeler.

Vakıf ve derneklerin üyelikleri dahil bağış sisteminin kayıt içine alınarak değiştirilmesi gerekiyor. (Boşluklar ve yasal açıkların kapatılması ile kayıt dışılıkla mücadele gerekiyor bu şekilde paralı ilişkiler kontrol altına girecektir)

B-Özel Sektör için,

B1-Finans Sektörü Denetim ve Düzenlemeleri
B2-Sanayi ve Teknoloji Üretimi ile
B3-İmalat Sanayii ve KOBİ Düzenlemeleri ve ithalat bağımlı üretimden kurtulma projeleri,
B4-Tarım Üretimi ve Tarım Ekonomisi Modelinin Değiştirilmesi (Milli tarım, tohum, ilaç ve gübre programına, toprak ve su reformuna ihtiyaç var)
B5-Kredi ve Vergi Afları yeniden ele alınmalı ve bu konu kapsamında oluşan diğer denetim, değerleme ve derecelendirme ile uluslararası muhasebe düzenlemeleri de hızla yapılmalı.
B6-Kamuda aşırı borçlanmanın ve borç taahhüt altına girilmenin neticesi ortaya çıkan HORMONLU SERMAYE GRUPLARI ile oturup hukuki çerçevede pazarlık yapılması ve  ideoloji, siyaset, din ve/veya parti adına değil, HALK veya VATANDAŞ adına tüm projelerin yeniden VERİMLİLİK hesaplarının yapılması gerekir. (KÖİ Projeleri şeffaf ve denetlenebilir olmalı)

Bu KÖİ projelerinin anlaşmaları-sözleşmeleri TÜRKİYE CUHMURİYETİNİN GELECEĞİ, ORTAK GELECEĞİMİZ adına yeniden düzenlenmesi gerekir, yoksa önümüzdeki 20-30 yıl ülkenin iki yakası bir araya gelemez, borç bataklığında yüzen bir ülke de hiç birimizin hayali olamaz.

Bu iflastan önce son uyarı çıkışıydı (köprüden önce son çıkış gibi)

Kalın sağlıcakla, 

Ekonomi yönetimini bir havuz problemi olarak ele almayı tercih ederim; 

-Havuzun gidenlerini tıkamayı ve havuzu yeniden doldurmayı, 
-Tencereyi yeniden kaynatmayı,
-Öncelikli olarak gençlere sonra vatandaşa tekrar iş ve aş bulmayı,
-Ortaya çıkan değeri, varlığı, bulunan keşfedilen ülkenin tüm zenginliklerini hak ça paylaşmayı,
-Akşam eve tekrar mutlu ve gelecekten umutlu dönen insanların ülkesini özledim ben.

-Yurtdışında kendisine ve ailesine gelecek aramaya giden 300 bin eğitimli vatandaşı tekrar ülkeye geri döndürmeyi, 
-Umudu, güzel günleri yeniden ortaya çıkarmayı hayal ettim, 
-Düşündüm, 
-Ben galiba bunun için yaşıyorum da o bakımdan.

Sivas Kongresinin 100. yılında ekonomistlerden oluşan "Ekonomik Kurtuluş Kongresi" öneriyorum.
"Varlığım TÜRK varlığına armağan olsun", 
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE".


"Sen sana mukayyet ol" (Malatya dilinde), 
Zor zaman bugünler kendinize İYİ bakın,  


Erman Dinçel
Ekonomist ve Eğitimci
2 Eylül 2019, İstanbul

(4 Eylül 2019'da yayımlanmıştır)