27 Temmuz 2019 Cumartesi

EKONOMİK & SİYASİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 2019


"VAR OLMAK DEĞİŞİM DEMEKTİR, DEĞİŞİM OLGUNLAŞMAK DEMEKTİR.
OLGUNLAŞMAK İSE KENDİNİ SONSUZA KADAR YARATMAYI SÜRDÜRMEK DEMEKTİR" 

Henri-Louis Bergson


EKONOMİK VE SİYASİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 2019 (*)

Bu makalede Sürdürülebilirlik kavramını ekonomi ve siyaset için uyarlamanmaya çalışmıştır.

Piyasa ekonomisinin gelişmesi, iş dünyasında rekabetin artması, zaman içinde yeni kavramların gelişmesine neden oldu, iş hayatının deneyimleyerek oluşturduğu bu kavramlar veya tanımlamalar son yıllarda akademik olarak da ön plana çıktı;

1-Kurumsal Sosyal Sorumluluk, 

2-Kurumsal Yönetim, 
3-Çevresel ve Sosyal Performans, 
4-Değişim Yönetimi, 
5-Liderlik İletişimi, 
6-Paydaş Olma ve Kurumsal Aidiyetliği Geliştirme,
7-İlişki Yönetimi,
9-İnsan Kaynakları ve Performans Yönetimi ile Verimlilik Kavramının Gelişmesi,
10-Risk Yönetimi,
11-Stratejik Yönetim ve
12-............................. olarak tanımlanabilir.

Ülkemizde siyasi partilerin varlıklarını uzun süre koruyamadıklarını (CHP dahi darbeler ile değişerek yoluna devam edebilmiştir) ve ekonomi yönetimlerinin de (ekonomi politikasının uygulanması ve sonuçları açısından) benzer şekilde ekonomi politikalarını başarıya ulaştıramadıklarını ve sürdüremediklerini görülür.

Diğer taraftan ülke ekonomisinin küreselleşmenin getirdiği riskler ile birlikte daha kırılgan hale geldiğini, finans kesiminin ve reel sektöründe zaman zaman iflaslar-el değiştirmeler-konkordatolar yaşadığını, sanayi üretiminin geri kaldığını ve/veya tarım üretimin de verimsizlik, verimli tarım alanların ekilmemesi kısacası üretimsizliğe sürüklendiğini görmekteyiz.

Bilinçsiz ve kontrol dışı biçimde bu sürükleniş aslında siyasette de mevcut, “oy verecek parti bulamıyorum” serzenişinin temelinde bu tükenmişlik yatıyor.

Bundan 10, 20 veya 30 yıl önceki ekonomik ve sosyal ortamı oturup düşündüğümüzde kendimizi rahatsız hissediyor ve kayıplarımız için üzülüyoruz.
İşte bu noktada hem siyasette hem de ekonomide bu kısır döngülerden çıkamama durumuna, hadi adını koymak isterim;

A-Orta gelir tuzagından kurtulamama,
B-Ortalama olarak büyüme ama kalkınamama,
C-Gelir dağılımını düzeltememe,
D-Temel eğitimin kalitesinin düşmesi,
E-Sosyal olanaklarda veya insanı haklarda refah toplumu seviyesine ulaşamama,
F-Siyasette yeni ses ve yeni Lider ihtiyacı vb benzeri sürdürülebilir olmayan siyaset ve ekonomik ortamın içinde olmak.
Genel ve günlük yaşamda zorlayan ve hatta bu olumsuzlukların yaşandığı, çalkantı içinde bir hayatının oluşmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Olumsuzlukların bir kaçını sayalım, eşitlik ilkesinin zedelenmesi, işsizlik, satınalma gücünü kaybetme ve gecek için olumlu beklenti içinde olamama durumu.

Bu olumsuzluklar bir gün mutlaka geçecek diyerek beklemek ama o günün bir türlü gelmemesi.
Toplumda, gençlerde geleceğe karşı güvensizlik ve endişenin arttığını, imkanı olan gençlerin geleceklerini yurt dışında aradıkları bir ortam var.

Bu burum aslında tüm ülkeye siyasiler tarafından dayatılmaktadır. 
Bir de üstüne "beğenmeyen gitsin" veya 5,5 milyon Suriyeli de var, bunlara da katlanmak zorundamıyız? Diye sorduğunuzda, "Suriyeliler kardeşimizdir, ülkelerine geri dönsün diyenler ırkçıdır" suçlama ve aşağılaması ile karşılaşırsınız, buna karşı cevap olarak da "sen kimin ülkesinden kimi kovuyorsun aga" moduna geçilmektedir. Bu kadar çelişki sürüdürülebilir olmayan Suriye politikasının işaretidir.

Kısa yolu tercih etmeyeceğim, "burası ortadoğu ülkesi" deyip asla kaçmayacağım, "bu ülke giderek daha muhafazakar görünümlü ama aslında muhafazakarlık diye görünen durumun daha ahlaken ve vicdanen bozulmuşluk ve asla dürüst olamayan insanlar ülkesi olması konumuna doğru bir gidiş var, kendi adıma bu duruma asla müsade etmeyeceğim, dinden bağımsız evrensel ahlak ve vicdan ve evrensel değerler için mücadele edeceğim.

Ülkenin eğitimli ve tecrübeli insan gücüne rağmen aklımızı kullanmadığımız için bu sonucu elde ediyoruz. 
Kafamızı kuma gömmeyi veya problemlerden kaçmayı tercih ediyoruz çünkü ülkeyi yönetenler sorumluluk alamıyor, biz seçmenler veya yetişkinlerde aynı durumdayız, sorumluluk alamıyoruz.

Ortalık sahte tarihçiden, sahte haber üreten medya ve trol sürüsünden geçilmiyor, ortak toplumsal değerlerimizi ve ortak aklımızı hızla kaybediyoruz ve iyice paranoyak hale geldik, her pozitif veya negatif olayın sebebini elimizle tutamadığımız dokunamadığımız bir gizli güç yapıyor diye hayal dünyasına dalıyoruz.
Tüm değerlerimiz, tüm madenlerimiz, tüm tarihi eserlerimiz, tüm hastanelerimiz, tüm sularımız, tüm topraklarımız hepsi satılık mı? Allahaşkına kim karar verdi buna? 
Ben seçmen olarak hiç bu konularda kimseye yetki vermedim, aranızda bu konularda siyasi partilere yetki veren var mı?

Tek bir karşı güç var aslında adı "EMPERYALİZM" sadece değişik kılıklara bürünüyor, bazen bir Devlet olarak doğrudan karşında, bazen bir terör örgütü olarak karşında, bazen bir ürünü üreticisi olarak karşında, bazen ülkene borç veren finans çevreleri ve bazen sermaye olarak ülkene gelip yatırım yapar pozisyonda. 
Eğer Sürdürübilirlik ilkelerin ve Devlet aklın yoksa bunun tuzagına düşmek an meselesi.
Tüm bu yaşananlar tercih edilen politik ve ekonomik sistem, küresel ekonomi şartlarını kabulü, iç ve dış rekabete açık bir ortamda sermayenin dolaşımının serbest olmasının bir sonucudur. Bu serbest piyasa ekonomisi oyununa sende katılmak istiyorsan, oyunun kurallarını baştan kabul etmen gerekiyor. Bu ortamda sonradan mızıkçılık yapıp ağlamak da yok. 
Oyunun kuralını güçlü olan belirliyor, bu sebeple her ülkenin ulusal ve siyasetçiye göre değişmeyen "kalkınma stratejisinin" ve “uluslararası politik duruşunun” olması gerekiyor.

Ortak aklın ve ortak ruhun asıl yansıması olan "Devlet Aklı" da aynı anlama gelmektedir.

Son yıllarda pek görmediğimiz ama bundan 20 yıl önce farklı ideolojik değerlere sahip partiler bile ortak hedefler denilince biraraya gelebiliyor olmaları bu yaklaşımın Türkiyedeki siyasetin temelinde aslında olduğunu gösteriyor.

Günümüzde Devletin ortak aklının ucu dışarda olan bir ihanet şebekesi tarafından yok edildiğini görmekteyiz, Devletin kozmik odasına girildiğini ve hem ordularının ve hemde o orduları oluşturan askeri disiplin ve kurumsallığın da yok edilişine tanıklık ediyoruz ve bunun mücadelesi devam ediyor.

Yaşanan bu çalkantılı hayat güven duygumuzu zedelenirken, ekonomik ve siyasi hayat bu genç nüfusa karşın enerjisini ve sosyal canlılığını da bence kaybediyor.

Son günlerde Lozan Antlaşmasının sonuçlarının neler olduğunu dahi tartışıyoruz, ölmüş bulunan sahte fesli tarihçinin yazdığı tarih kitabını öneren siyasetçi ve akademik ünvanlı kişilere de rastlanıyor.

Devlet aklını kaybetmenin sonucu ülkenin birlik ve bütünlüğünün bozulmasını doğurur, bu sebeple toplumsal önderlerin, liderlerin, öncülerin, entellektüellerin ve/veya nihayet akademisyenlerin bu ortak aklı desteklemesi ve ayakta tutması gerekir.

Göründüğü gibi aslında bugün toplumsal bir hastalık ile "toplumsal çürüme, çöküşe ve parçalanmaya giden süreci konuşmaktayız. Toplum içerden çürüyor, aynı uyuz hastalığı gibi tedavi edilmezse bir köpek yavrusunu nasıl yavaş, yavaş işgal edip öldürürse, bu yozlaşma, değer kaybı ve ayrışmada aynı şey.

Bu toplumsal rahatsızlığa çözüm sunacak bilimsel veya akademik temel SOSYOLOJİNİN konusuna girmektedir.

Devletin var olması ve yaşaması için, toplumun canlılığını koruması için ve ortak değerlerimizi hem koruması ve hem de günümüz şartlarına göre değiştirilerek yeniden toplumu bütünleştirmesi için SÜRDÜRÜLEBİLİR bir iletişim gerekir.

İşte bu noktada yukarıda tanımlanan kavramlara 12. ve son kavrama artık eklemek gerekir, iletişimin de bir parçası olan
 "12-Sürdürülebilirlik" kavramını da bu durumda listeye ekledim.

Sürdürülebilirlik, Devletin varlığını siyasi partilerden ayrı olarak sürdürmesi demek anlamına gelir.

Siyasi partilerin doğru ideoloji seçilmesi (siyasi partilerin gizli hedeflerinin olmaması), siyaset için veya siyasi partilerde değişimin mümkün olması, yeni her duruma uyumu sağlayabilecek elastik bir lider anlayışının bulunması gerekir.

Sürdürülebilirlik bir ekonomi için, ekonomi yönetiminde değişime açık olmak ve Dünya ve Türkiye'nin şartlarına uyum göstermek, gençleri ön plana ve yönetime almak, yeni ve yaratıcı fikirlere açık olmak demektir.

Bu çağda varlığını sürdürmek istediğiniz ne varsa, canlılığını sürdürmek istediğiniz ne varsa, 
A-Değişim ve B-Uyum sağlamak kaydı ile varlığını ve canlılığını koruyabilir.

Değişimin olabilmesi toplumun canlılığını koruyabilmesi, ekonomik faktörlerin üretim yapabilmesi, siyasi partilerin varlıklarını koruyabilmeleri temelinde yatan değerler ise;

·          İYİ insan olmak,
·          İYİ ilişkiler geliştirmek,
·          Fiziksel İYİlik,
·          Sosyal olarak da İYİ insan olmak ve
·          Ruhsal olarak ruhsal İYİ lik halinin olmasını gerekir.


IUCN (Doğa ve Doğal Kaynakların korunması için Uluslararası Birlik) canlılar için sürdürülebilirlik kavramını "canlılığı ve tüm insanların iyiliğini güvenceye almak için gezegende tadilat yaparak, korumanın ve kalkınmanın bütünlüğünü sağlamak" diye açıklıyor.
 

Bugün bu kavramlar ve tanım aklımda olarak bu yazının bu noktasından itibaren Türkiyede  Siyaset ve Türkiye de ekonomi için kaleme alıyorum.

İş Dünyasının, serbest piyasanın veya kapitalizmin geliştirdiği bu yeni kavramlarını bu yazının içine taşıdım ve kavramları Siyasette Sürdürülebilirlik
 ve Ekonomide Sürdürülebilirlik olarak ele alacağım, siz okuyucular bu tanımlamaların içinde Devlet Aklının bulunduğunu unutmayacaksınız.

Siyasette Sürdürülebilirlik Kavramı Nasıl Ele Alınmalı?


Politikada İYİ ilişkiler, İYİ bir iletişim geliştirmek için kısacası İYİ olmak (olumlu, pozitif ve sevgi dolu davranış biçimi, gülen bir yüz, mütevazı duruş) gerekir, İYİ olmak için zeki olmak ön şartı da var.
·          Partilerin seçmenle İYİ ilişkiler geliştirmesi,
·          Partilerin kendi çalışanları ile İYİ ilişkiler geliştirmesi
·          Parti üst yönetiminin kendi aralarında İYİ bir iletişiminin ve iletişinin olması
·          Partilerin Medya ile İYİ iletişimi olması
·          Partilerin kendilerine oy vermeyen seçmenle İYİ bir iletişim geliştirmesi
·          Partilerin tüm toplum ile İYİ iletişim kurması
·          Partilerin Yerel Yönetimler ile İYİ ilişkilerinin olması
·          Parti Genel Merkezinin İl ve İlçe teşkilatı ile İYİ bir iletişiminin olması
·          Partilerin, ülkenin ortak değerlerine, parti kurumsal kültürüne, çevreye ve doğaya ve toplumun       
       gelecek beklentilerine saygılı ve güven verici olması, davranması.
·          Partilerin toplumu bütünleştirici davranması, dinin siyasete alet edilmemesi, mesheplerin 
       ayrıştırılmaması, cinsiyet ayrımcılığının yapılmaması, bölgeselcilik veya hemşericilik ayrımcılığının 
       yapılmaması, dil ve ırk ayrımı yapılmaması, yani bölücü değil bütünleyici davranış gerekir,
·          Kısıtlı kaynakları tüketmek değil, ÜRETMEK, kısıtlı kaynakları HARCAMAK değil TASARRUF 
       etmek ve İSRAFA yer vermemek, özetle sürdürülebilirlik için akıl ve toplumsal bilinç gerekir. Halk ile 
       ilişki için tüm unsurları öngörmek ve gelecek için umut yaratmak gerekir. 
·          Halkın yaşam standartı, çalışma ile sosyal imkanları, çalışma şartları yandaş ve taraftarlığa değil, 
       tüm vatandaşlara eşit mesafede davrana bilecek bir ahlak ve vicdan gerekir. 
·          Partililerin tükenen doğal kaynaklar, doğal yaşamı, tüm canlıları ve özellikle hayvanları ayrıca ve 
       öncelikli olarak toprak ve su kaynaklarını kayıtsız ve şartsız koruyacak, bunları ticari meta olarak     
       görmeyecek düzeyde anlayışta ve kadroya sahip olması gerekir.
          
Yukarıdaki sürüdürülebilirlik ilkelerine uymayan iktidarlar zaman içinde tükenmeye  
 mahkumdurlar, siz buna "metal yorgunluğu" da diyebilirsiniz. 
(Partilerin kendi içlerinde değişime açık ve uyumlu olmalarını teklif ettim)

Her partinin kendi parti "VİZYON" ve "STRATEJİ" tanımlamasını yaparken, bu kavramları kendi tüzüklerine yazmakla kalmayıp, bu kavramları tüm partinin öncelikle üst yönetimin içselleştirmesi gerekir.

Siyasette VİZYON = İDEOLOJİDİR ve bu ideolojije uygun onlarca STRATEJİYİ partiler geliştirebilir. Laf olsun diye vizyon veya ideoloji tarifi yapılamaz, hadi bizde yapalım tarzı tek bir STRATEJİ DE geliştirilmemeli, en az üç adet STRATEJİ olmalı bir siyasi hareketin.

Tüm parti üyelerinin bu kavramları bilmesi ve içselleştirmeleri proje, plan ve
 zamana ihtiyaç duyarlar.

İşte bunu gerçekleştirmek için PARTİ İÇİ ve PARTİ TEŞKİLATI-ÖRGÜTÜ tarafından tüm partinin İÇERDEN kendi ideolojisini öğretecek ve benimsetecek eğitmenlerince eğitilmesi de vazgeçilmez bir şarttır.

Değişebilen parti başkanı, ölmeden önce siyasetten emekli olabilecek siyasetçilere ihtiyaç duyar her demokrasi, yoksa siyaset ve siyasi ortam yaşlanır, liderler koltuğuna yapışır, günün ve Dünya'nın gerçeklerini kaçırmaya ve toplumu zorlamaya başlar, tükenmişlik sendromu diye adlandırılabilecek bu durum aslında lideri tüketir ve ülkeyi politik, ekonomik ve güvenlik riskleri ile karşı kaşıya bırakır.

Ülkede değişimin başlaması ve sürdürülebilir bir hayatın başlangıç noktası olması ayrıca, sürdürülebilir siyasetin başlangıç noktası olması, demokratik ve darbesiz bir yaşam standartı, tüm partilerin yani siyaset yapanların vazgeçilmesi olması gerekir.

Tüm siyasi partilerin bu yüksek ideallere ulaşmaları ülkeyi hertürlü riske karşı olağanüstü güçlü kılacaktır

Tabiki bunun içinde siyasette, söz konusu partide kariyer nasıl yapılır? Milletvekili veya Yerel Yönetimlerde aday nasıl olunur? gibi tanımlarda da GELİŞTİRME (inovasyon) yapılmasını ve sürekli değişim gerekir. Bizde var veya şu partied var demeyin, hiç bir partide yok herkes aynı iç tüzüğü taklit edip duruyor.

Tüm bu tanımlamalara tüm partileri, AKP, CHP, MHP, İYİ Parti, HDP ve Saadet Partisini de dahil ediyorum unutmayınız.

Eğer bu kuralları oluşturmaz ve uygulamazsanız zamanla metal yorgunluğu oluşur, parti içi iletişimi sağlayamazsanız, ilişkiler tükenir, çıkarlar biter, siyasi parti kendi kendini yok eder. 

Her ne olursa olsun Liderin geleceğin liderlerini hazırlaması, partisi içinde mücadele etmesi ve mücadeleyi kaybedince centilmence ve demokratik geleceğe uygun olarak geri çekilmeyi bilmesi gerekir.

Yok oluş sürecine örnek isterseniz, siyasi tarihimizde mevcut, DP, AP, DYP, ANAP, DSP, SHP, HP, SODEP, Kürt seçmeni temsil eden partiler, dini ideolojiyi savunan partileri sayabiliriz.

Şimdi bunu okuyan tüm partiler “biz de zaten bunların hepsi var, ne konuşuyorsun kardeşim”  diyecekler, güldürmeyin beni Allahaşkına, o zaman sorayım;

Neden ülkede darbeler oluyor?
Neden ekonomi bu durumda?,
 
Neden terör var?
 
Neden bu kadar borç var?
Neden 5,5 Milyon Suriyeli var?
Neden az gelişmişlik var?
Neden eğitimsizlik her geçen gün artıyor?
Neden öbür dünya için kandırılıp duruyoruz da bu Dünya için birşey yapmıyoruz?
Neden durmadan şehit haberleri geliyor?
Neden bir türlü huzur yok bu ülkede?
Neden sahte tarihçi ve üfükçü hocalar var?
Neden din istismarı var?
Neden cemaatler hala ticaretle uğraşıyor?
Neden Kadın ve Çocuk istismarı var?
Neden hapishanler dolu?
Neden mafya ve illegal örgürler var?
Neden uyuşturucu kullanımı var?
Neden suç patlaması ve kanunsuzluk var?
Neden ülkenin kurucu iradesine hala laf ediliyor?
Neden sahte tarih peşinde koşanlar var?
Neden hala hoş görüsüzlük ve tahammülsüzlük var?
Neden magandalık, çakallık, açık gözlülük, nobranlık, ben yaptım oldu, sen benim kim olduğumu biliyormuşsun var?
Neden devletin görevlendirmelerinde liyakat yok?
Neden muhalefet çözüm üretemiyor?
Neden hak, hukuk ve adalette büyük eksiklik var?

Neden, neden?

Neyi eksik yapıyoruz? veya Neyi yapamıyoruz?

Neden sürekli 50 yıldır aynı problemler ile uğraşıp duruyor toplum?

Tüm bunlara yollarımız, tünellerimiz, köprülerimiz olsun diye mi katlanıyoruz?

Sizleri düşünmeye davet ediyorum, siyasette metal yorgunluğunun başlangıcı toplumun yukarıdaki olmayanlardan dolayı, mutlu olamaması, huzur bulamaması ve kendisi ile ailesi için gelecek hayal edememesi sonucunu doğuruyor, bana katılırmısınız bilmem?

Siyasette SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK kavramı ile ülkenin geleceğini yeniden ama yeniden oluşturacak parti LİDERLERİNE ihtiyaç var.

TEREDDÜTSÜZ İYİ İnsan
 olan parti liderlerine, tereddütsüz sevgi ile büyütülmüş, eğitimli gençlerin yolunun açılmasına ihtiyaç var.


Doğayı, ağacı, hayvanı sevmeyen, korumayan kişilikler, insanı da sevmez, insana da hizmet edemez.


Ekonomi Yönetimi ve Ekonomi ile ilgili Kararlarda Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilir ekonomi; toplumun ekonomik beklentilerine, çevresel ve sosyal bir duyarlılıkla denge içinde bakılması anlamına gelir. 

A-Devletin ekonomi ile ilgili aklı

Basit biçimde sürdürülebilir ekonomi; ekonomi için plan, program, hesap, kitap, bilim, strateji, akıl ve tecrübenin birlikte çalışmasıdır.

1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma komisyonu "Sürdürülebilir Kalkınmayı" şu şekilde tanımlamıştı; "Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimini giderme yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınmaya SÜRDÜRÜLEBİLİR kalkınma denir.

Bu söz uzun vadeli yani en az 5-10-20 yıllık bir gelecek planının oluşması, uzun yıllar sürecek iş yapma biçiminin, ilişki ve iletişim süreçlerinin tanımlanmasını ve oluşturulması anlamına gelir.

Ekonomi yönetiminin kurumsallaşması 1924 İzmir İktisat Kongresi ile başlayan bir süreçtir, bu süreç planlı ekonomi ve 1980 den sonrada serbest piyasa ekonomisi ile devam etmiştir.

Bu süreci uluslararası sermayenin hafızası bilmez, bu süreci ve önceliklerimizi IMF bilmez, bu süreci ve Milli duruşumuzu Mc.Kensey benzeri danışmanlar bilmez, bilmek istemez.

İşte bu nokta Devletin ekonomi ile ilgili aklının, sağ duyusunun devreye girmesi gerekir, bunu temsil eden kurumlar; Maliye Bankanlığı, Hazine, Merkez Bankası, Sayıştay, Ekonomi ve Kalkınma Bakanlıklarıdır.

Devletin ekonomi ile ilgili ortak aklını yok etmek istiyorsanız bu kurumların çalışma biçimlerini kanunla değil, uzmanlıkla değil, duruma göre, ruh halinize göre, bilinmeyen önceliklere göre değiştirirseniz, bu durumda Devlet ekonomi ile ilgili ortak aklını kaybeder, IMF aklı, Mc.Kensey aklı veya başka bir devletin aklını kullanırsınız.

Örnek; 11. Kalkınma Planınız'da hangi bütçe hedefiniz var ise tutacak, hangi yatırım ve kalkınma harcaması hedefiniz varsa tutacak, hangi sanayi ve tarım üretim hedefiniz varsa tutacak, hangi parasal hedefiniz (faiz, kur ve enflasyon) varsa tutacak, duygusal davranış ile terörsel ve dış güçsel bahanelere gerek yok, hedeflere ulaşılamaması durumunda SÜRDÜRÜLEBİLİR bir program hazırlayamamışsınız anlamına gelir. 

Sürdürülebilir ekonomi programı her türlü değişkeni ve riski dikkate alan programdır.

2023 de kişi başı gelir 12.500 dolar olmazsa, GSYİH 1.080 Milyar Dolar olmazsa, ihracat 250 Milyar dolar olmazsa demekki sürdürülebilir bir kalkınma planı yapamamışsınız demektir. 

Bir önceki 10. Kalkınma Planı hedefleri yukarıda yazdığım 11. Kalkınma Planı hedeflerinin  tam iki katıydı. Demekki 10. Kalkınma Planı gerçekçi değil, sürdürülebilir değil, uygulanabilir değilmiş.

Demekki neymiş? sürdürülebilir, gerçekçi ve uygulanabilir kalkınma planların olacak, "laf ola beri gele" şeklinde plan hazırlanmayacak.

Sürdürülebilirlik temel ilkelerini hatırlayınız, değişime açık olma ve uyum olmalıydı, demekki yokmuş, demekki hükümet vatandaş ile iletişim halinde değilmiş.


B-Sürdürülebilir Ekonominin Adımları ve Değişim Olması Gerekli Noktalar

·          Ekonomi yönetiminin, ekonomi programını tam ve açıkça vatandaş ile paylaşılması

·          Ekonominin orta vadeli hedeflerinin, kalkınma planları ile uyumlu olması

·          Bütçenin kalkınma planları ile uyumlu ve öngörülen biçimde bütçe açığı verilmesi

·          Hazinenin kısa vadeli ve uzun vadeli borçlanması ile yerel yönetimlere verdiği borç garantileri, özel 
       sektörün proje ve finans kurumlarına verilen garantilerin yani toplam borçlanma riskinin hükümetler 
       tarafından kontrol altına alınması. 

·          Tüm bunların dışında borçlanmanın yarattığı iki risk, 

    • A-Faiz ve 
    • B-karşı taraf riski (kimden alındığı) kontrol altında olması,

·          Merkez Bankasının kısa vadeli para politikası hedeflerine ulaşmada, orta vadeli ekonomi 
       hedeflerine uyumlu olması, hedeflere göre para yönetiminin özerk olması, merkez bankasının  
       hangi parasal hedefler ile yönetildiğinin NET BİÇİMDE açıklanması. PARA POLİTİKASI MODELİ 
       NE OLDUĞUNUN BİLİNMESİ,

·          Kalkınma planı gerçekçi hedefleri olacak dedik ama ekonominin düzenli büyümesi de bu hedeflerden birisi olmalıdır. Kısacası büyüme hedefi kalkınma planının parçası olması gerekir. Hiç bir siyasi çıkıp büyüme hedefini tutturduk diye ortalıkta politika yapamamalı, adama sonra sorarlar kalkınma var mı? Gelir dağılımı bozukluğu düzeldi mi?

·          Hiç bir siyasi dış ticaret hacmini bilmeden, ithalat ve ihracat rakamlarını ve kompozisyonunu bilmeden, yarım yamalak bilgi ile siyaset yapmasın. Bakan denilen kişi dış ticaret hacmini ve cari açık tarifini bilmeden, kur politikası ile mukayese etmeyi öğrenmeden, ihracat patladı diye övünürse ve bu alkış alırsa mesela yüzü kızarsın.

·          Devlet bütçesi ve yönetimi altında bulunan kurumların, Bütçe dışına taşınmasına ve Sayıştay denetiminden çıkarılmasına müsade edilmesin. Varlık fonu kapatılsın ve kurumlar yeniden bütçeye dahil edilsin. (bütçenin sürdürülebilirliği açısından çok ama çok önemli)

·          TÜİK işsizlik, enflasyon ve milli gelir hesaplama yöntemlerini hangi yıllar değiştirdiyse geriye dönük tarihsel veriyi de güncel hesap yöntemi ile yeniden hesaplasın ve biz ekonomistler gerçek ve manipülasyon yapılmamış istatistik ile ekonomi yorumu yapalım. 

TÜİK ekonomi üzerinde belirsizlik yaratacak hatalı ve yanlı data toplama iddialarına tatmin edici bir yanıt vermek veri toplamada Türkiyenin her yerinde standart davranmak ve setörel ayrım yapmamak gerekir.

·          Bankacılık yasası ve BDDK, Sermaye Piyasası Kanunu ve SPK, Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Kanunu ile Hazine Sigortacılık Genel Müdürlüğü, hem kanunlar, hem kurumlar, hem yönetime biçimi açısından denetim ve denetim sonrası değişim (inovasyon) geçirmek günün ve ekonominin koşullarına uygun hale getirilmek zorundadır,

·          Finansal meslek örgütleri olan, Bankalar Birliği, Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Birliği, Sermaye Piyasası Lisanslama Şirketi-SPL, Sigorta meslek örgürleri, birlikleri ve vakıfları aynı şekilde yeniden yapılandırılmaları gerekir. 

Bu kurumlar kendi sektörlerinin dahi ihtiyacını görememekte, siyasete alet edilmekte ve değişime kapalı kurumlar haline gelmişlerdir.

·          İmalat sanayinin yeniden yapılandırılması projesine başlanarak sektörel bazda ithal ikamesi programı ile yerli üretim artırılmalı, üretimin içindeki ithalat payı mutlaka bilinçli biçimde düşürülmeli.

·          İhracatın iç yapısı yukarıdaki üretim-imalat maddesinde geçen biçimde düzelmedikçe dış ticaret fazlasının sadece kur değişimleri ile olacağı ve tabiki geçici olacağı unutulmamalı,

·          Sanayi üretiminde VERİMLİLİK kavramı üzerinde durulmalı. Bu konu çok derin konuyu çok kısa olarak bırakacal ve üretim faktörleri olan mal, emek ve sermayenin, üretime katkıları tek tek sektörel bazda değerlendirilmediği sürece ne gerçek bir üretim gücü ne de gerçek bir halça paylaşım sistemi kuramayız. Üretim sadece sermadarın keyfine göre şekillenemez.

·          Sanayi üretimi yeniden planlanırken artık teknoloji malı üretimine yönelinmesi ve bunun için mühendislik, finans, yönetim eğitiminin üniversite düzeyinde yeniden tanımlanması gerekir.

·          Tarım da üreticinin durumu ise çok derin bir konu olmasına rağmen sadece başlıkları yazmak isterim; 

    • Tarımda tarım topraklarının durumu, 
    • Tarımda ve enerjide su kaynaklarının durumu, 
    • Tarım da ve gıda sağlığında GDO'lu tohum, kimyasal gübre, kimyasal ilaç kullanımını kısıtlanması ve kaldırılması durumu. 
    • Tarımda ve sanayi üretiminde, uluslararası tekel oluşturan yapıların devletleştirilmesi, TMO, Fiskobirlik benzeri kooperatif yapılarının yeniden aktive edilmesi,  Kayısı, Tütün ve Pamuk üretimi ile Pancar üretiminin bölgesel ekonomik kalkınma modeli olarak ele alınması, 
    • Hayvancılığın, besiciliğin tamamen yeniden ele alınması ve üretimin kooperatifleşmesi sürdürülebilir tarım ve kendi kendine yeten ülke kavramlarına yeniden geri dönüşün hedeflenmesi gerekecektir.

·          KÖİ-Kamu Özel İşbirliği Projeleri (224 adet); Projelerin tümünü devlet borçları ile birlikte üzerine almalı, kaç inşaat şirketi varsa,  bunlara proje maliyetine uygun bir kar marji ödenerek projelerin tümü hemen devletin olmalı. 

Bilindiği kadarı ile toplamda 55 Milyar dolara mal olacak projelere 130 milyar doları 20 yılda ödeyeceğimize, 55 milyar dolara mal olacak projelere 10 yılda 80 milyar dolar ödeme tercih edilmeli. 
Bu konuyu daha derin yazmayacağım ama KÖİ projelerinin yan işlerinin ne tuttuğunu konuşmadık bile unutmayınız, gün gelecek bu hesapları yapacağız ve hep birlikte konuşacağız.


·          2019 Temmuz Torba yazsa ile yapılandırılacağı ifade edilen 400 milyar TL kredi ve yapılandırma nedenleri üzerinde durmayacağım ama bir durumun altına çizeyim, EKONOMİZDE ŞİRKETLERİN BU KADAR BATIK OLUŞTURMASI SÜRDÜRÜLEMEZ BANKACILIK; SÜRDÜRÜLEMEZ ÖZEL SEKTÖR YÖNETİM ANLAYIŞI VE SÜRDÜRÜLEMEZ EKONOMİ ANLAYIŞININ EN BÜYÜK İŞARETİDİR.

·          Ekonomi yerli ve yabancı şirketlere imtiyazlar verilerek ayakta tutulamaz, 

    • KÖİ projeleri inanılmaz ödemeler yapmak veya 
    • Üretimini Türkiyede yapacak olsa da Wosvagen firmasına yıllık 40 bin Pasat araba alma garantisi vermek günümüz şartlarında KAPİTÜLASYONDUR.                     

Osmanlının kapitülasyonlarları 1800 lerde bitti ama peşinden duyun-i umumiye ve de peşinden SEVR ile son bulan bir hikaye bı durum. Ne yaşandı ise iktisat tarihi anlatır ve hepimiz biliriz, kurtuluşumuzun Kurtuluş Savaşı ve Lozan Antlaşması olduğunu da unutmayız.

Türk haklının ekonomik hakları ve refah toplumu olma isteği karşısında yerli ile yabancı kişi ve kurumların veya başka Devlerlerin çıkarları savunulamaz.

Ekonomi de farklı alanlarda imtiyazlar vermak, kendine ve ülkene olan güvensizliği ve sürdürülebilir olmayan ekonomi yönetimini bir göstergesidir.


Sürdürülebilirlik Kavramı

·          Kurumsallık = Sürüdürülebilirliktir.
·          Uzun süreli kalıcı başarı ve uzun ömürlü kurumlar = Sürüdürülebilirlik ilkesini kavramış kurumlardır.
·          Diğer siyasetçilerden, diğer ekonomilerden FARKLILAŞMAK istiyorsanız, bunu sağlayacak en 
       önemli faktör SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK kavramı ve ilkeleridir.
·          Sürdürülebilirlik = Sürdürülebilir İLETİŞİM demektir
·          Sürdürülebilirlik = Sürekli ve düzenli değişime açık olmak demektir.
·          Sürüdürülebilirlik, medeniyetlerin, kültürlerin, ekonomilerin ve Devletlerin değişerek geleceğe 
       taşınmasıdır.
·          Sürdürülebilirlik, refah topluma ulaşabilecek ekonomilerin ve tarihe mal olacak siyasi liderleri ortaya 
       çıkaran kurumsal alt yapının temel taşıdır.

Sürdürülebilirlik Duası;

  • Hayatınız sürdürülebilir olsun,
  • Sağlığınız sürdürülebilir olsun,
  • Mutluluğunuz sürdürülebilir olsun,
  • Aileniz sürdürülebilir olsun,
  • Tüm ilişkileriniz sürdürülebilir olsun,
  • İş yaşamınız ve/veya emekliliğiniz sürdürülebilir olsun,
  • Türkiye Cumhuriyeti sürdürülebilir olsun,
  • Daha ne olsun! :)
Saygı ve Sevgilerimle,

R. Erman Dinçel
Ekonomist ve Eğitimci
27 Temmuz 2019, İstanbul



(*) Teorik çerçeve, kurumsallık alıntıları için yararlanılan kaynakça, Dr.Arın Saydam, Sürdürülebilirlik Doktora Tezi, 2014, Boyut Yayınları.