26 Ağustos 2021 Perşembe

Öğrenilmiş Çaresizlikten Kurtuluş

Bugün 26 Ağustos 2021, öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmamız dileği yazılmıştır.

Bugün 26 Ağustos ve Zafer Haftasındayız, 950 yıl önce bugün Malazgirt’te Anadolu’nun kapılarını açan ve 99 yıl önce bugün Büyük Taarruz ile düşman (emperyalizm ve onun uşakları) işgaline son verip Cumhuriyet kuranların ve vatanı kurtaranları anma günümüz.


Öğrenilmiş çaresizliği tarif etme isteğimin tam da nedeni bugünlerde yaşananlar.


Üstelik hepimizin bu çaresizliğin çukurunun içindeyiz, hissizleşmemiz veya uyulmamız da normal. 


Hep şu örnek verilir “ fil yavrularını küçükken ayaklarından zincirle yere bağlanırlarmış ve bir yere gidemezlermiş fil yetişkin olduğunda ise aynı zinciri kopartacak gücü olmasına rağmen zincirini koparmak aklına gelmezmiş.” ve benzeri birçok örnek var, kısaca kendimize “yok bir şey yok bir şey dedikçe” o korktuğumuz durum başımıza gelir ve gelmeye devam eder.


Önce Suriyeliler ve Afganlar ile başlayalım ve Irkçılık Nedir?


Suriyelilerin ve Afganların ülkelerine dönmelerini istemek de ırkçılık olarak tarif ediliyor Suriyelilerin ve bazı siyasilerin dilinde,  O zaman herkese sesleniyoruz Suriyeli ve Afganların ülkelerine dönmelerini istemek ırkçılık değildir çünkü 9 milyon kişi ülkemizi savaş olmadan işgal ettiler ve bir kene gibi kanımızı emmeye devam ediyorlar. 


Bunları göçmen veya muhacir diye sevimli göstermeye çalışanlar bilsinki hukuksal statüleri “geçici sığınmacı” göç ile gelmediler, savaştan kaçırılarak ülkeye kaçak gelip sığındılar, mübadele ile gelmedikleri için bunlara muhacir de denilmiyor bu hukuksal statüleri de yok. 


Ekonomiye katkı hiç sağlamıyorlar çünkü kaçak çalışıp, kayıtdışı ekonomiye yöneliyorlar ve illegal yapılar oluşturuyorlar. Bu durumda vatanı savunmak ırkçılık değil vatanseverliktir. Bu durumda ırkçı ifadesini kullanan Suriyeli ile bir farkınız kalmaz ve doğrudan vatan haini olarak adlandırılabilirsiniz.


Şimdi siyasette kutuplaşmayı tarif edelim, 


İşte siyasette ülkenin ayrıştığını ve kutuplaştığını görmenizin tam zamanı.


Partiler Millet ve Cumhur ittifakı diye iki kutuba ayrılmış durumda. 


Tarafını seç diyorlar bize, bizde buna göre tarafımızı seçiyoruz.


Ben çok sıkıldım bu durumdan hepimize uygulanan kutuplaştırıcı siyasetten de kurtulmanın artık zamanı geldi ve öğrenilmiş çaresizliğin içinden de çıkmak gerekiyor, hepimize dayatılan bu çaresizliği lütfen fark ediniz.


Makalelerde veya internet “öğrenilmiş çaresizliği” şu şekilde tarif etmektedir. “Birey çeşitli stres verici durumla karşılaştıktan sonra durumu kontrol edemeyeceğimizi düşünürse ve bu yüzden fırsatımız ve yeterliliğimiz olsa dahi durumu değiştirmeyi denemezse” bu duruma öğrenilmiş çaresizlik denir. Bu tabiki toplum içinde geçerli.


Bir nevi hareketsiz kalma veya karar vermeye değecek bir durum olmadığını düşünme olarak da açıklıyorlar.


Bunu Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşlar için düşünürseniz Millet ve Cumhur ittifakı her seferinde seçimi kazanmak için adeta futbol maçına çıkmış gibi yapıyorlar ve parlamenter demokrasinin olmadığı, parti devletinin olduğu bir ortamda göstermelik demokrasi denemesi olarak bu büyük probleme çözüm arıyoruz, arıyoruz, arıyoruz bulamıyoruz.


Evet hepimiz bunu yapıyoruz yani bu kutuplaşmaya katkı sunuyoruz, bu size de komik veya zavallı gelmiyor mu ? acı vermiyor mu? 


Bakın benim içim acıyor artık vatan parmaklarımızın arasından kayıp gidiyor farkındamısınız?


Bu geminin dümeninde kimin olduğunu bilmiyorum, bu durumun sürdürülebilir değil ayrıca bu kutuplaşma her iki tarafında işine geliyor aslında, çünkü vatandaşın problemlerini bir türlü bitirmiyor bu iki kutuplu ortamda daha da kötüleşiyor hatta. 


Partilerimizin içinde iyi niyetli, liyakatli, sorumluluk alan çare üreten insanlar tabiki var hem de tüm partilerde var, benim bahsetmeye çalıştığım siyaset yapma biçiminde ve Devlet yönetiminde  “sistem problemi” olduğudur. Yani “sistem 75 yıllık problemleri ile kilitlendi” her bireyin ve ailenin penceresinden görünen de bu.


Nedir bu 75 yıllık problem? 


Bu ekonomik ortam yada durum sadece birilerini zengin ediyor, başka hiç bir işe yaramıyor, gerçek büyüme yok ve kalkınma ise yok.


Maalesef büyük çoğunluğun 20 yıldır giderek fakirleşmesine (enflasyon), 75 yıldır yaşanan gelir dağılımı bozukluğu (emeğinin karşılığını alamama, işsizlik ve kayıtdışılık ile gelecek için olumlu bir motivasyon nedeni bulamama ve sürekli geçim sıkıntısı durumunun oluşması) söz konusu. 


(İktisat Fakültesinden 40 yıllık arkadaşlarım aklınıza öğrendikleriniz geldi mi?, hani üretim faktörlerinden emeğin karşılığı? Hani serbest rekabet?) 


Bir yol bir umut yok mu gerçekten? bence var yeni ve üçüncü bir yol ve yeni bir mücadele yolu var, hem de çok yeni, bugün doğuyor yani oluşuyor, adı Zafer Partisi, Prof.Dr. Ümit Özdağ’ın öncülüğünde kuruluyor, programını okuyup inceleyin, Ümit Özdağ’ın konuşmasını dinleyin ve bugünün tüm problemleri için 100 yıllık bir perspektif ile çözüm üretilmiş ve eylem planlarının da hazır olduğunu fark edin.


26 Ağustos 2021 de öğrenilmiş çaresizliğinizini yenmemizi ve bu çaresizlik zincirini de kırmanızı dilerim.


Gerçek milli birlik ve beraberliğimiz ile toplumsal mutabakatımızı yeniden sağlayalım, yeniden Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularının açtığı yolun bugünkü devamında Zafer Partisin de buluşalım. 



Yeniden gerçekten milli olmak, milliyet kavramını anlamak, vatansever olarak ama aynı zamanda Dünya vatandaşı da olmanın yolunu da öğrenelim ve çalışarak üreterek ve paylaşarak bunu başaralım, kesinlikle bölünmeyelim, kutuplaşmayalım ve birbirimizi ötekileştirmeyelim, bir olalım.


Ne Mutlu Türküm Diyene,


Erman Dinçel 

26 Ağustos 2021/ Ankara 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder