4 Kasım 2018 Pazar

Kuş Bakışı Ekonomi 5 Kasım 2018



Bugün Ekonomi Nasıl? 

Herkese selam ve sevgilerimi sunarım,

İleri de hatırlamak için bugün ekonomiye yukarıdan kuş bakışı yani uzaktan ve genel olarak bakmaya çalışacağım. 

Amacım "Türkiye Ekonomisi Nereye gidiyor?" Sorusuna cevap vermek ve peşinden problemlere özet bir çözüm sunmak, görüş bildirmek.

Ayrıca bu yazının İYİ bir gelecek için, Türkiye’nin güzel günleri için yazıldı da hatırlatmak isterim.

Ekonomi için acil eylem planı(100 günlük) Temmuz 2018 de açıklandı, Yeni Ekonomi Planı(YEP) ise yani Orta Vadeli Ekonomi Plan Eylül 2018 de açıklanmıştır. 

2019 bütçe kanunu tasarısı meclise göndermesi ise Ekim 2018 de gerçekleşti.

Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz hafta içince ekonomi için büyüme ve enflasyon tahminlerini ile para piyasası beklentilerini de açıkladı. Artık tüketici güveni endeksi hakkında da net bilgiye sahibiz, peşinden geçtiğimiz hafta içinde vergi indirim paketi de açıklandı sanırım şimdilik geriye bugün açıklanacak enflasyon verisi kaldı.


                                                      Büyüme


Hükümetin 2019 da ekonomi için büyüme tahmini %2,3 olarak açıklanmıştır.

Öncelikle belirtelim ki ben bu büyüme tahminini gerçekçi bulmuyorum.

Ekonomik veriler Türkiye ekonomisinin 2019'da büyüme ihtimalinin olmadığını ve hatta ekonominin küçüleceğine işaret ediyor. (Birazdan konu ile ilgili bilgi sunacağım)

Bankaların bireylere ve kurumlara kullandırdıkları kredilerde düşüş, 

Sanayi üretiminde düşüş, sanayi kapasite kullanım oranında düşüş,

Ekonomik güven endekslerinin tümünde düşüş,

Ağustos ayında kurlarda artış ve Eylül ayında TL faiz de artış ile birlikte enflasyonda aşırı artış var.
TL geçtiğimiz 120 günde büyük değer kaybına uğradı,

Kurdaki artış Ağustos ayında cari işlemler açığını azalttı, bu haber olumlu görülse de bu durum iki sebepten oluştu, ithalat aşırı düştü çünkü imalat sanayinin girdilerinin %60-80 kısmı döviz ile yurt dışından alınıyordu ve döviz TL karşısında çok yükselmişti. Üretici fiyat artışı yıllık %46 ilke rekor seviyede arttı, ithalat birden kesildi, ihracat ise kur artışından dolayı TL olarak yüksek hesaplandı.
Gönül isterdi ki ihracattaki artış, rekabet gücümüzün artması, üretim maliyetlerimizin azalması ile rekabetçi olarak artsın ama bu mümkün olmadı. Tüm bu gelişme dış ticaret açığını da azalttı ve cari açığın fazlaya dönme noktasına geldiğini gördük. Kısacası gerçekçi olarak sevinmek pek mümkün değil.

Faizlerde artış, özel sektörün yüksek borçluluk içinde olması, borçları ödemede yaşanan güçlük, sayıları giderek artan konkordato ilan haberleri, tekstil fabrikalarında çıkan yangınlar (satılamayan stokların sigortadan tazminat almak için yakıldığı iddiası) firmalarda ve yatırımcılarda ek yatırım, yeni yatırım isteğini tamamen bitirmiş ve varlığını korumak önemli hale gelmiştir.

Şimdi 2018 ve 2019 için bu verilerin ışığında Londra'dan bir yatırım bankasının Türkiye büyüme tahminini burada paylaşalım, bu raporun tarihi de 1 Kasım 2018'dir.

Bu ekonomik araştırma raporuna göre Türkiye büyüme rakamları 

Yıllık gerçekleşme ve tahminler:
2017 %7,4, 
2018 %3,3 ve 
2019 %02 (tahmin)

Bu tahminleri 3'er aylık dönemler için de yapmışlar;
2018Q3 için-%9,6 (2018 Temmuz-Ağustos-Eylül)
2018Q4 için-%3,9 (2018 Ekim-Kasım Aralık)
2019Q1 için-%2 (2019 Ocak-Şubat-Mart)
2019Q2 için %3,3(2019 Nisan-Mayıs-Haziran)
2019Q3 için %5,5 (2019 Temmuz-Ağustos-Eylül) 

Tabi ki yukarıdaki rakamların bir kısmı tahmin ama bu tahminlerin dayandığı gerçekler bizim yeni ekonomi planımız da ve 2019 bütçe kanunu taslağında da göz ardı edilmiş olduğunu görünce kararlarımızı gerçekçi görünen bu rapora göre almakta fayda olduğunu düşündüm. Bu tip basit hesapları görünce de üzülüyor insan, gerek yoktu bence.

Şimdi önemli bir konunun altını çizelim, Türkiye'de her yıl 1 milyon çocuk dünyaya geliyor, bunun anlamı büyüme oranının bir kısmı tahminen %3-4’lük kısmı (kişi başı milli gelir hesabına göre aslında) bu yeni doğumlar ile birlikte brüt büyüme oluyor. Yani gerçek büyüme olamıyor, tam ve reel büyümenin bu rakamın %3'ün üzerindeki rakamlar olduğunu belirtelim.

Özet olarak %3'ün üzerinde gerçekten büyürsek bir gün bu bir reel büyüme kabul edilmelidir. (Suriyeli 4 milyon göçmeni hiç yazmadık ve hesaplamadık lütfen bunu da dikkate alın)

Diğer taraftan Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH veya GSYİH) yani bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri 850-870 Milyar dolar seviyesinde hesaplanır. 

Bu rakam bizi Dünyanın 16. veya 17. büyük ekonomisi yapıyordu. Bu rakamın 2018 karşılığı hesaplandığında TL'nin yaşadığı büyük değer kaybından dolayı 20. sıraya düşeceğimiz tahmin ediyorum. 

Kısacası G20 dedikleri, gelişmiş 20 ülke sınıflamasının sınırındayız artık.

2023 'de ilk 10 ekonomi içinde olacağımızı defalarca söyleyen ekonomi danışmanları 2019'un içinde, 2018 verileri bu şekilde açıklandığında ne diyecekler merak ediyorum. (Belki TÜİK ile konuşmak talimat vermek daha iyi bir seçenek)

Şimdi bir grafik paylaşacağım, tüketici güven endeksi ve GDP'nin (bizim GSYİH dediğimiz) büyümesi yani değişimini- gelişimini göreceğiz.





Türkiye de GSYİH düşüyor yani negatif büyüme(küçülme) söz konusu, tüketici güveni endeksinin çökmesi de tüketimin yapılmadığına, yapılmayacağına işaret ediyor.

Üretim yapılmıyor, Tüketim yapılmıyor, bu ekonomi nasıl bir ekonomi?

Lütfen cevabınızı aşağıdaki seçenekler arasından belirleyiniz?

a) Ekonomi büyüyecek, 5 yıl içinde dünyanın ilk 10 ekonomisi içine gireceğiz. GSMH 1,5 Trilyon dolar olacak.
b) Ekonomi küçülüyor, büyüme olmayacak ve üretim ve tüketim düştüğüne göre ekonomi durdu. 
    Durgunluk var buna resesyon deniyor.
c) Yukarıdaki b seçeneğinde ki durgunluk var ama buna ek olarak, enflasyon da artıyor. Bu iki ters olayın aynı anda oluşmasına ekonomi dilinde stagflasyon deniyor. Şu anda ülke de stagflasyon var.
d) Yukarıdaki c seçeneğindeki stagflasyon gerçek ama buna ek olarak ekonomide işsizlikte artıyor ve artık histeri nöbeti geçiren bir ekonomi var. Bunun ekonomi literatüründeki adını yazmayacağım, canım istemiyor.

Evet, cevabınızı rica edeyim? 


Üretim ve Tüketim 


Tüketim, döviz kuru, faizler ve enflasyonun aşırı artmasıyla yani TL'nin değer kaybı yüzünden tıkandı.

Üretim ise yine kredi faizlerinin artışı, kur artışı, borçlarını ödeyemeyen firmaların yaşadığı nakit bulma sıkıntısı ve biriken mal stokları sebebiyle durma noktasına geldi. 

Üretmenin anlamı yok satamıyorsun. 

Stok birikiyor, sermayeyi depoya bağlıyorsun ve bu üretim-tüketim yani satış döngüsünün kırılması sonucu olarak, firmalar küçülüyor, işçi çıkarıyor, konkordato ilan ediyor.

Faiz, enflasyon ve kurlar düşmeden üretim-tüketim ve kısaca satış döngüsünü yeniden kurmak mümkün değil.

Güven üzerine kurulu ticaret hayatında yaşanan bu bozulma, nakit sıkışıklığı ile birlikte diğer yan sektörleri de etkiliyor. (Lojistik sektörü gibi)

Dikkatinizi çekmek istediğimiz bir başka nokta, bankacılık kesimi, şimdiye kadar konuşulan reel sektörün kriziydi, şimdi ile mali sektörün konuşulması lazım.

Mali sektör deyince akla ilk gelen bankalar, bankaların batık kredileri çoğalma eğiliminde, bu durum bankaların zarar karşılığı ayırarak hazırlık yapmalarını gerektiriyor. 

BDDK bu konuda bankacılık kesimini kısmen de olsa rahatlatıyor ve bankaların kredilerini yeniden yapılandırma tavsiye ediyor.  Bu yeniden yapılandırma yapılırken, bankaların müşterisine sundukları seçenekler, “borcunuzu yeniden yapılandırdık, 40 gün sonra, 3 ay sonra hatta 6 ay sonra ödemeye başlayın ama yeni faizden” şeklinde ifade ediliyor.

Ya sabır deyip bunun ne anlama geldiğini söyleyelim, aslında kişi veya firma zordadır, ödeme güçlüğü yaşamaktadır. Yeniden yapılandırma yapılıp da birkaç ay ödemesiz dönem imkânı olunca biraz nefes alıyor ama borç hala borç olarak duruyor, kısacası sanki 1-6 ay için tüm ülke olarak adeta konkordato ilan etmiş gibiyiz, konkordato görevlisi borçlarımızı tasfiye etsin diye bekliyoruz.

Ülkenin bu kadar önemli ve zor gündemi varken, yerel seçimlere hiçbir şey olmamış gibi gitmek ve para harcamak bana hiç akıllıca gelmiyor.

Ödeme yapmayacağız ama borcumuz borç, seneye Allah kerim diyoruz. 

Bunun anlamı YEREL SEÇİM YATIRIMI olduğunu artık hepimiz biliyoruz.


Görünen ilk ekonomik sonuç

A-Bu yorumu yazarken geldiğimiz bu nokta batık firma ve batık kredi patlamasının 2019 ilk 3-9 ayı arasına ertelendiği,

B-Ekonomik büyüme tahminleri 2019'un 4-5-6-7-8-9 aylarında negatif büyüme gösterdiği,

C-Ekonomi raporlarında TCMB haftalık repo faizi düşüş tahmini için 2019 Ekim-Kasım-Aralığı işaret ettiği,

D-Bütçe kanunu tasarısında bütçe gelirleri için yapılan aşırı iyimser tahmini ve bütçe giderleri için yapılan bazı kalemlerdeki olağanüstü artışı hiç konuşmadığı,

Bütçenin gerçekçi değil hayal ürünü olduğu, bir gelir/gider tahmini var ama yeni ekonomi planı ile tutarlı olmadığı,

2019'da bütçe bu tahminlere göre 72 milyar TL açık verecek ve Devletimiz bunu borçlanacak çözmeye çalışacağıdır.

Tahminim 2019 bütçe açığı tarihe rekor bir rakam olarak geçecek, biz seneye bütçe açığının toplam bütçeye oranı veya toplam borçlara veya GSMH'a oranını konuşuyor olacağız.


Tüm bilgileri bir araya getirelim ve ön bir sonuç çıkaralım:

1-Tüm veriler ve analizler krizin bitmediğini ve henüz krizin dibini de görmediğimizi gösteriyor.

2-2019'un Nisan ayından itibaren 6 aylık en ağır kriz döneminin gelmekte olduğunu tahmin ediyorum.

3-2019 yıl başına kadar hiç vakit kaybetmeden ciddi ve etkili adım atılırsa, 2019 da dibi görsek dahi uçakların pisti pas geçtiği gibi ekonomide dipte uzun süre kalamadan toparlanır.

4-Dün sayın ekonomi bakanı tarafından VERGİ İNDİRİM PAKETİ açıklandı ve hemen hemen tüm ekonomistler aşağıda belirttiğim şekilde aynı yorumu yaptılar. 

Aaaa "SIKI PARA Politikası (faizler artmıyor hatta düşürme çabası var) ile GEVŞEK MALİYE politikası uygulanıyor"

Şimdi soruyoruz ekonomi için tedavi reçetelerine baktığımızda bu hangi rahatsızlığın tedavisinde kullanılmış acaba?

Cevap, durgunluk ile enflasyonun aynı anda olduğu STAGFLASYONDA tedavisi.

Yılbaşı’na kadar olan bu tedavinin tüketim canlanması yaratması hedefleniyor ama büyük etkisinin olmayacağı, etkinin sınırlı olacağı yönünde piyasa beklentisi oluştu bile.

Biraz evvel Ekim 2018 enflasyon rakamları açıklandı, tüketici fiyatları %2,67 artmış olduğu açıklandı, yani bu rakamın doğru olduğunu kabul edersek (tahminimiz 2,5 in üstüydü), enflasyona devam ediyoruz ve daha yeni açıklanan TCMB tahminleri şimdiden şaşmış. 15 yılın en yüksek enflasyonu ile ülke yıpranmaya devam ediyor.

“Pardon, şimdi sen krizi kabul ediyorum demek mi istedin!” Cevap, evet doğru öyle dedim! 

Peki bizim hastalık sadece stagflasyon mu? ayrıca bu tedbirler çözüm olur mu?

Cevap, bizim hastalık sadece stagflasyon değil, borç ödeyememe yani batık kredi ve firma iflas sorunu ve artan işsizlik de var. 

Bu tedavi iyileşme sağlayacak mı? sorusunun cevabı ise üzülerek söyleyeyim bu tedavi bu rahatsızlığı iyileştirmez çünkü:

I-Faiz, kur ve enflasyon arasındaki oransal ayarlamalar ile stagflasyonu çözmek mümkün değil.

II-Maliye politikası gevşedi, vergiyi nasıl toplayacaksın? Süre yılbaşına kadar sınırlı zaten?

III-Para politikası sıkılaştı, faizi indirmeyi başarsan bile borç batağını nasıl çözeceksin?

IV-Yukarıdakilerin tümünü başardın, üretimi artırma önlemlerin yok, yeni yatırımcı yok, Devlet bütçesinde üretim için yatırım kararı yok, tüketimi yeniden canlandıracak güven yaratacak ekonomik şartlar oluşturacak adım da yok. 


Evet hafta başı pazartesi içinize sıkıntı gelmiş olabilir yazıyı okuyunca, biz yeniden nasıl ekonomiyi kurtarılacağını da yazalım

1-Bürokratlar yeniden liyakat uygun olma kuralına göre baştan atanmalı.

2-Yeni OVP Orta Vadeli Plan hazırlanmalı

3-Bütçe yeniden revize edilip gerçekçi hale gelmeli

4-Acil Eylem planı yeniden yapılmalı ve önceden duyurularak 1 Aralık’ta uygulamaya alınmalı

5-Önümüzdeki 3 yıl için Sanayi'de ve Tarım üretiminde Devlet yeniden yatırım yapmalı, gerçekçi davranılmalı ve yabancı tekeline girmiş üretim alanları düzeltilmeli, kısaca ciddi ÜRETİM REFORMU ve YATIRIMI planı yapılmalı.

6-Bütçenin kenarına saklanmış bulunan tüm hastane, köprü, tünel, havaalanları, tüm HES projeleri TL'ye dönmeli, sözleşmeler makul biçimde kâr marjı ile yenilenmeli. (Olmaz deme bal gibi olur)

7-Varlık Fonu kapatılarak tüm kurumlar Hazineye geri alınmalı ve Sayıştay denetimine geri dönmeli.

8-Devlet komple tasarrufa gitmeli, lüks tüketime son verilmeli ve Devlet acil harcamalar hariç harcamayı durdurma frenine basarak tasarruf tedbirleri uygulanmalı.
Tek para harcanacak yer sanayi ve tarım üretimini artıracak yatırımlar olmalıdır.

9-Mali piyasaların toparlanması için, BDDK, SPK, Bankalar Birliği ve TCMB tüm yönetimi değiştirilmeli ve yürürlükteki yasalara uygunluk açısından geçmişe yönelik denetim yapılmalı.

10- Anlık çözüm ve anlık ekonomi fantezileri ile ülke ekonomisi yönetilemez, ekonomi yönetiminde bütünlük olmalı ve sorumluluk dağılımı yeniden düzenlenmeli, ekonomik yangın kökünden söndürülmeli, deneme yanılma davranışına ve sonu gelmeyen denemelerinin son verilmeli.

11-Yeni Ekonomi Programı ile bütçe kanunu tasarısının büyüme ve enflasyon tahminleri neden farklı? Merkez Bankasının bankasının enflasyon tahmini neden bunlarla uyumlu değil? Devlet yönetmek ciddi iş, neden ekonomi yönetiminde koordinasyon yok?


Bana soracak olursanız bu önlemler dahi bu ekonomiyi kurtarmayacak aslında, 
Bizim önce bir nefes alıp sonra hep birlikte, ekonomi yapısal değişim reformuna imza atmamız lazım.

Kibar davrandım, zaman değişti yeni şartlar ve yeni Dünya ekonomik ortamı için DEVRİM, REFORM veya YAPISAL DEĞİŞİM PROGRAMI adı ne ise ondan yapmamız lazım.

Bunları yapmak için ön koşulumuz TOPLUMSAL MUTABAKATTIR, kendimize özgü ekonomi modelini iyi eğitimli, tecrübeli genç TÜRKLERE görev ve imken vererek yapmalıyız, 

Ben bu yazı ile ekonomik duruma genel bir teşhis koymanızı istedim ayrıca ekonomide değişim ve inkişaf (inovasyon) ihtiyacını ortaya koymaya çalıştım.

ABD ile aramızın yumuşaması, krizin bittiği anlamına gelmiyor, doların 5,40 olması kurun düşüş trendine henüz işaret etmiyor, gerilimin azalması ve çalkantının dinmesi (volatilitenin azalması) güzel ama bu piyasa tahmini, ekonomi için tahmin değil unutmayın, makro ekonomik verilerin düzelmesi ve ülkeye olan güvenin yeniden oluşması için daha önümüzde 1 yıl var, bu bir yıl da kolay bir süreç değil tüm yazı bunu anlatıyor.

Kalınız sağlıcakla, kendinizi, ailenize iyi bakınız ve en büyük varlığınız olan sağlığınızı bu süreç de korumaya çaba gösteriniz, zor günler hemen değil ama bir gün geçecek.

Selam ve Sevgiler,

R. Erman Dinçel
Ekonomi Danışmanı ve Eğitimci
5 Kasım 2018, İstanbul 


1 yorum:

  1. Toplumsal mutabakat derken işçi memur emekli enflasyonun altinda ücret artışı yapılsın anlamında değildir umarım.

    YanıtlaSil