19 Ağustos 2018 Pazar

BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ Bayrama Giderken Ülkede Likidite Krizi Varmış


BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
(Bayram tatiline giderken ekonomi ve bankacılığımızın son durumunu tarihe kayıt düşüyorum)

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken ve pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir ülke varmış, bu ülkede de bir çok banka varmış, bu bankaların çoğunluğu yabancı sermayeli bankaymış (%60). 

Bir gün bu bankalardan sadece beş tanesi, piyasada bir fırsat görmüşler ve bu fırsatı kâra çevirmeye karar vermişler.

Bu bankaların arasında yurt dışı işlemlerde yıllardır öncülük yapan A bankası İstanbul başta olmak üzere, yurtdışı SWAP ve benzeri işlemlerde, en hevesli bankalar;  B Bankası, C Bankası, D Bankası ve E Bankası olarak da bu öncü bankaya katılmışlar ve yıllar önce birlikte yola çıkmışlar. 


Taaa uzak diyarlarda Londra’da, bu işi yapan başka banka da varmış ve büyük olasılıkla orada da Türkler çalışıyormuş.  

Tabiki bu SWAP'ın ve bu alışverişin karını da bölüşürlermiş. 

Tüm bu yaşananlar bu bankacıların kazanç elde etme hırsı ile ortaya çıkmış, bu iş fırsatçılıktan başka birşey değilmiş aslında. 

Devlet kurumları ise bu konuda geriden gelmekteymiş, çünkü konusunda bilgili ve tecrübeli görevlileri görevlerinden uzaklaştıralı çok zaman olmuş.

Bu işlemleri izleyen tüm Dünyadan binlerce banka da, tabi ki bu işi fırsata çevirmeye (para kazanmaya) çalışmışlar ve aynı zamanda bu işlemleri teşvik etmişler.

Bu çok büyük bir finansal pazar ve bu pazarın kuralları varmış, şartları varmış, yurt içindeki şartlarımız burada geçerli değilmiş, burasının kuralları farklı, bu kurallara uyarsanız burada var olmanıza müsade ederlermiş. Korkuyorsan gelme kaybedenleri  "emperyalist canavara veriyoruzzz BAK" diye bağırıyorlarmış.

Uzak diyarlardaki Londra piyasası hakkında;

Biraz dilimizin döndüğünce anlatalım orasını, Londra'nın merkezinde bir bölgeye "CITY" diyorlarmış, bu bölge Dünyanın en önemli finans merkeziymiş. 650 ye yakın değişik ülkelerden banka ve finans kurumu burada faaliyet gösterirmiş. 

Bu kurumlar İngiliz Merkez Bankası karşısında kendi ülkesinin faizini kote ediyormış ve tüm dünya bu faiz çeşidine LİBOR (Londra Bankalararası Faiz Oranı) demekteymiş. TL Libor da burada belirleniyormuş üstelik..

1999 dan beri Türk Bankası yokmuş bu piyasada. Bu durum TL nin faizini yani TL Libor u biz belirlemiyoruz anlamına geliyormuş aslında (bu ülkenin referans faşizini başka ülkelerin bankaları belirliyormuş) 

Bizim bankalarımız (yukarıdaki A-B-C-D-E bankalarımız) ile Londra bankaları arasındaki bu SWAP işlemlerini bu vesile ile bütün Dünya finansal ortamı izliyormuş. Burada yapılan işlemler yasa dışı değilmiş, kanunu, kuralı ve otoritesi var ve KRALİÇESİ varmış.

Bu pisada işlem yapılıyor diye, bu durum yabancıların Türkiye piyasasına müdahalesi anlamına hiç gelmiyormuş.

Günlerden bir gün bir haftanın Perşembe-Cuma akşamı (11 Ağustos) TCMB ve BDDK nın zamanında Türkiye içinde müdahalede gecikmişler. 

Çünkü bizim ülkede, TCMB'nin enstrüman(faiz ve kur) kullanımı serbestisinin tam yokmuş ayrıca DBBK'nın bankacılık uygulamaların daki bilgi eksikliğinin yanısıra, algılama ve empati eksikliği de varmış ve bu durum Londra piyasasına sürekli fırsatlar sunuyormuş.

Bizim ülkede çok uzun zaman önce çıkan bir kanun varmış, ona 32 Sayılı karar denmekteymiş. Hala geçerli olan bu karara göre döviz ticareti ve döviz bulundurmak serbestmiş ve ülkenin parası TL hala tüm Dünyada dolaşıma (konvertibilite) ise devam ediyormuş. Bize müdahale ediyorlar gibi şikayet etmek o zamanlar da, şimdi de bir Devletin duruşuna yakışmıyormuş.

Ülkeyi yöneten sorumlular bu teknik detaylara hakim değillermiş ama bürokrasinin de çalışması ve uyarması gerekiyormuş ama o da görevini tam yapamıyor, uyarmıyormuş veya geç kalıyormuş.

Ülkenin akademisyenlerin bunları bilmeleri de beklenmezmiş ama en azından sonradan yorumlamaları ve görmeleri gerekirmiş ama onu da yapamamışlar.

Ekonomi danışmanlarına gelince, onlar maalesef başka bir MASALA inanıyorlar, bir türlü gerçekleri görmek istemiyorlarmış.

Ülkenin BDDK sı ise daha yeni öğrenmiş gerçek durumu, birisi onların kulaklarına fısıldamış galiba. 


                                                                                              BDDK'nın aldığı Kararlar; 



Geç olsa da BDDK 'nın 13-15-17 Ağustosta duyurular yayımlamış, bu duyurularda "SWAP yasak" demiyor ama bankaların özsermayeninin %25'ne kadar düşünceye kadar yasak demekte.(yani yasak).

Diğer taraftan süpriz olarak başka yasaklarda var, bankaların TL alımı haricinde yapılan, forward, opsiyon ve diğer tüm türev ürünler açıkça yasaklanmış durumdaymış. 

Yukarıdaki B Bankası var ya, işte o türev yani derivative işlemlere çok meraklıymış, bu masalı anlatan masalcı ve piyasa farkındayken BDDK bilmiyor gibi yapıyormuş.(kafasını kuma gömmüş)

Halbuki bu 5 bankayı telefonla arayıp "yapmayın kardeşim" deseler (BDDK veya TCMB) daha kolay bir müdahale olurmuş.


Masalımıza burada ara verip, çok eski kanunlarda yer alan bir konuya açıklık getirelim , sorumuz ; Bankacılıkta Özsermaye Nedir? (masalı anlatan bankalar birliği eğitmeni şapkası ile bunu anlatacak)

1-Masalcı derki ; Bankaların özsermaye tanımına da dikkat çekmek istiyorum ve demek istiyorum ki, bu konu tahminimizden çok karmaşıktır. Dikkat çekiyorum isterseniz bu kanuna bakın, bankacılar yazılım kullanarak özsermaye hesabını ancak yapabilirler ve bu rakamlar ile oynamak mümkündür.
(http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/11/20061101-15.htm)

Şimdi özsermaye'nin hesaplaması bu kadar karmaşık bir yapı sunarken ve özsermayeyi oluşturan kalemler ile muhasebe oyunları ile oynamak bu kadar kolayken bence bu operasyonun hızla alınan sonucu da birazda psikolojikti.

2-Diğer taraftan banka blançosunda batık kredilere karşılık ayırma ve bu karşılığı özsermaye içinde gösterme yöntemi de kaldırıldı. (sanırım BASEL 3 bankacılık iyilik meleğinin kurallarının dışındayız artık)

3-Bankaların batık kredileriin olduğu firmalara uygulayacakları yaptırımlar değişirken ve bu yaptırımlara yeni tarifler gelmiş.

Kısacası artık batık kredisi olan inşaat firmalarının korkmasına gerek yokmuş, yapılandırma isteyen grupların korkmasına gerek yokmuş, önce varlığını yurtdışına çıkar-kaçır,  sonra firma borçlarını yapılandır imkanları ortaya çıkmış, çok süper olmuş çok, büyük firmaların sahipleri bu güzel büyü sayesinde çok mutlu bir bayram geçirecekler ve kendilerine "büyük iş adamı diyeceklermiş"


Bir gün günlerden 18 Ağustos Cuma günü olmuş, yani krizimizin 1. haftası dolmuş;

O Cuma saat 16 dan sonra hala internet sistemi çalışmayan, ağır çalışan bankalar varmış. 

zar zor kapatmışlar haftayı, 

kısmete bak ki o hafta sonu, 

uzun bir bayram tatili varmış,  bu tüm zorluklar ve eksiklerini üzerini bir süre örtebilirlermiş


Masalcı derki, bu bayram sırasında veya sonrasında bir çok şey olabilir lütfen halk ve firme sahipleri dikkatli olsun çünkü;

1- Papaz’ın teslimat faslı daha kapanmamış

2-Açıklanan ABD yaptırımları ve Suriye, İran ve Irak ile ilgili alınacak kararlar hariç olmak üzere;

    A-Rıza davası cezası daha belli değilmiş,
    B-Dış ticaret yasaklarının uygulanma biçimi değişebilirmiş, İran'a uygulanan      

BM ambargosuna ve/veya ticaret yasakları  2. aşamaya geçerse bu kış çok soğuk geçebilirmiş.

Bu beklentiler ile bayram yapmaya çalışan bu güzel ülkede, mutlu olmak pek de kolay değilmiş.

3-Bankacılık Likidite krizi konrtol altına alınmış ama yapısal sorunlar ile mücadele, orta vadeli program, stratejik plan henüz açıklanmamış ülkede, ahali hedef ve zaman belirten gerçekçi programlar beklemekteymiş ülkede

4- Ortaya çıkacak herhangi bir yeni siyasal krizin, Suriye'den yeni bir göç dalgası yaratması riski, bu krizin Avrupa ülkelerine sıçraması riski ve bu krizin gelişmekte olan ülkelere sıçraması riskini yöneticilerin unutmaması gerekiyormuş.


"Onlar ermeden muradına, biz çıkalım kerevetine" demenin zamanı yaklaşmış, 

Emperyalizm isimli kötü sarışın bir kral,  kapitalist çadı olan teyzesini de ve diğer tüm yakın kuzenlerini de yanına alıp,  Dünyanın en yüksek tepesine çıkıp oturmuşlar, Dünyaya yukardan bakmaya başlamışlar. 

Aklı başında olan büyüklerimiz ve İYİ insanlar ülke yöneticilerine demişler ki; 

"Bu kötüler kulübünde oyun oynayacaksan, yada bu kulübe takılıyorsan güçlüysen takıl, rekabet edebiliyorsan oyuna katıl. Oyunun içinde yeni kural belirleyebilmek  mümkün değil, bunun için çok güçlü olman lazım, sonra şikayet etme"

Masal mani ile veya ünlü sözler ile biter Anadolu'da, biz de sözlerimizi hatırlayalım :)

"Düşmez kalmaz bir Allah var, atara kanma olmaz, katara kanma gelmez" 

"Bir yanında, devlet cenk eder top ile tüfenk ile,
Bir yanda ülkeyi hizaya sokarlar faiz ile kur ile..."

Gökten üç elma düşmüş, 
birisinin adı RİSK ELMASI dikkat edin kafanız yarılmasın, 

ikincisinin adı SEVGİ ve SAYGI ELMASI ve bu elmadan mutlaka yemek lazım, 

üçüncüsü ise;  İYİ Bayramlar ELMASI, stresten uzak, barış ve huzur dolu bir BAYRAM ve güzel günler dilerim...

Masalcı Erman


Saygı ve sevgilerimle... Erman Dinçel

Ekonomi Danışmanı ve Eğitimci
Bankalar Birliği, Aracı Kuruluşlar Birliği ve Bireysel Emeklilik Eğitimcisi



Not: Bu masal anlatılırken, Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu ve 32 Sayılı Kambiyo rejimi kanun ve yönetmeliklerine uyularak, sadece bilgi mahiyetinde vatandaşın, şirketlerimizin, bankalarımızın risklerini görmeleri ve kriz ile mücadelede daha bilinçli olmaları ve alınan ekonomik tedbirleri doğru yorumlamaları ve bilgilendirilmeleri hedeflenmiştir :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder