27 Ekim 2017 Cuma

Risk Yönetimi Üzerine Zihinsel Çalışmalar, Çözüm-2



Türkiye'nin Oynaklık (Belirsizlik) İle Sınavı! 



Varlığını, Kurumunu ve Ülkeni Korumak ve Riskini Yönetmek üzerine 
Oynaklık, belirsizlik, dalgalanma, çalkantı, kararsızlık kelimelerini benzer anlam taşır, biz bunları yabancı kökenli bir kelime ile de anlatabiliriz ve VOLATİLİTE diye adlandırırız. Ekonomi, finans, piyasalar, borsalarda veya istatistik ile matematikte elinizde bir veri seti (ekonomi ile ilgili istatistikler veya rakamlar) varsa ve bunun üzerindeki değişimi ya da değişkenliği (artma veya azalma yönü dışında) ölçmek istiyorsanız, kullandığınız yönteme vereceğiniz isim bunlardan birisidir.


Belirsizlik anlamına gelen bu sözcükler bize bir rakamın (değişkenin fiyatının mesela) ARTMA veya AZALMA yönünde fikir vermezler, ARTMA veya AZALMA  OLASILIĞININ ARTTIĞINI gösterirler. Şimdi düşme ve yükselme kavramı dışında üçüncü bir kavram ile tanıştınız, bu da yükselme ve düşme olasılığın ARTTIĞI kavramı yani volatilite - dalgalanma oranı yükseldi demek.




Mesela doların TL karşısındaki fiyat hareketlerine bakarsak, doların TL karşısındaki fiyatı 3.30 ile 3.38 aralığındaki değişiyorsa, belirli bir zaman dilimi içinde 3.30 ile 3.38 (birinci) arasında dalgalanıyor deriz.

Bu dalgalanma oranı ile dolar TL kurunun 3.30 ile 3.70 (ikinci) arasındaki dalgalanma oranının farklı olduğunu hesaplayabiliriz artık.

Birincisinde dalgalanma oranı %2 seviyesinde ama ikinci veri setinde ise %12 seviyesindedir.

Bunun anlamı yani dalgalanma oranı %2 den %12 ye çıktıysa belirsizlik de arttı veya Volatilite arttı demektir (bu örneği faizler için, enflasyon için, büyüme rakamları veya borçlanma rakamları için de oransal olarak hesaplayabiliriz)

Bakın dolar düşecek veya yükselecek değil, doların düşme veya yükselme olasılığı arttı demek bu.

Bu durumda yani belirsizliğin arttığı durumlarda RİSK YÖNETİMİ uygulamasına başlamadıysanız başlamak, muhtemel zararlar için karşılık ve rezerv ayırmak, zarar verebilecek borçları uzun vadeye yaymak, borcun faizini sabitlemeye çalışmak, dövizde borçlanmamak, alacakları tahsil etmeye çalışmak ve benzeri finansal önlemler almak gerekir.

Tabii RİSK yönetimi bu kadar dar bir çerçeveye sıkıştırılamaz ama bu yöntemin ve sistemin olduğunu bilmek hepimizi risklere karşı daha duyarlı ve bilinçli hale getirir, varlığımızı ve geleceğimizi korumak için daha farklı düşünmemizi sağlar.

DALGALANMA ORANI ARTMIŞ, DÖVİZİN, FAİZİN, BORSANIN, ENFLASYONUN, BÜYÜMENİN, BORÇLANMANIN DEĞİŞME OLASILIĞI arttığı dönem Ekim 2017 başında başlamıştır.

Bu yazıyı yazmadaki amacım varlığımızı ve geleceğimizi korumak için stratejik olarak düşünmeye başlamak DEĞİL aksiyon almak için sizleri uyarmaktır.


Ters Yoldan Karşı Şeritten Gelen Araba

Bu belirsizliği arttıran faktörler nelerdir? Bunları izlemeyi biliyor musunuz?

1-Sistematik Riskler: kontrol edilemeyen, önlenemeyen riskler demek, önceden bilinemeyen ve kontrol edilemeyen risklerdir. Ekonomik ortamın ve verilerinin bozulması, piyasa faizlerinin değişmesi, döviz kurunun değişmesi vb. gibi belirsizlikler yaratır ve bizi kontrol dışı etkiler.

2-Sistematik Olmayan Riskler: Kontrol edilebilen ve vereceği zararlar kısmen önlenebilen veya karşılık ayrılabilen daha çok birey, birim veya kurum bazında etkili olan risklerdir. Devlet ve ekonomi yönetiminde kesinlikle yeri vardır.

Bu modeli finans piyasaları için uygularsak, Kredi Riski, Likidite Riski ve Operasyonel Risk adını verdiğimiz finansal risk tiplerini sayabiliriz. (sadece bankacılar için değil tüm özel ve kamu kurumları için ve de varlığı olan bireyler için)

Eğer bir ortamda dalgalanma oranı (oynaklık) artmışsa bireylerin, firmaların ve Devletlerin RİSK YÖNETİMİ yapması zamanı geldi demektir, yani kısacası çok geç kalmadan akılcı ve stratejik (duygusallıktan ve hamasetten uzak) davranma zamanıdır.

Eğer bilgi ile RİSK YÖNETİMİ yapılmaz ise, birey için varlık kaybı, firmalar için işletme sermayesinin kaybı ve iflaslar ile Devletler için ekonomik çöküş, kurumların iflas etmesi, bütçe açıklarının artması ve buna bağlı siyasi istikrarsızlık ortaya çıkması sonuçlarını doğurur.

Devletler açısından durum çok daha vahim denebilir aslında. Bu duruma düşen bir Devlet için büyük bir zafiyet (zayıflık) işareti oluştu demektir.

Çok çok tehlikeli olan bu durum, toplumsal parçalanma, toprak kaybı, savaş ortamı ve sömürge ülke haline gelerek, topraklarının, insanlarının ve tüm değerlerinin köleleştirilmesi ve kaybedilmesi sonucunu doğurabilir. Çok yakında, son beş yılda özellikle Suriye ve Irak için bu söylenebilir.

Bu ortamlarda hep artık kapitalizmin Nirvana sına ulaşmış emperyalist ülke statüsüne geçmiş ülkelerin, -bir leşi parçalayan akbabalar- misali davrandıklarını görürsünüz.

Sevgili ülkenizi parçalar, böler, paylaşır, doğasına, toprağına, madenine el koyarlar, kültürel birikimini ve değerlerini yok eder, ülke insanlarına da sürgün edilmek, göçmek, istismar ve tecavüz edilmek, köle olarak satılmak ve bu yolda yok olmak düşer. (Türkiye Cumhuriyetinin Kurtuluş savaşı ile kurtulduğumuz uçurum bu aslında )

Bu arada kavram karmaşası yaşamayın ve merak etmeyin bu yazıyı yazan KOMÜNİST değil, çünkü komünistlerden de hem kapitalist kafa hem de emperyalist yani sömürgeci yapı çıkıyor, bu sebeple yazıyı yazan sadece VATANSEVER o kadar, ''...ist'' ile biten bir tanımlamaya ihtiyacım yok.

O zaman önce Devleti bir kenara bırakalım ve soralım ''Türkiye'de hangi kurumlar da en iyi risk yönetimi yapılmaktadır?'' Cevap tabii Bankalar ve daha sonra Sigorta şirketleri, bazı Holdingler ve Gruplar yani bazı varlıklı kişi ve sermayedar ile bunların kurumları. (cevabımın siyasi iktidara yakın olanlar olduğunu düşünenler sanırım biraz yanılıyorlar, onlar risk yönetimi denince başka birşey düşünürler)

Bir soru daha soralım, ''neden bu yukarıda bahsi geçen kurumlar diğerlerinden farklılar?'', ''neden bankalar ve sigorta şirketleri farklılar?'',

Cevap; Birisi BASEL-II veya III kuralları, öbürü SOLVENCY-II yani sermaye yeterliliği kurallarına uymak mecburiyetindeler de ondan. Bu kurumlarda RİSK Yönetiminden sorumlu İç Denetim ve Bağımsız Dış Denetim sistemi mevcut olması kanuni zorunluluk da ondan.

Bu kurumlar ülkenin en iyi eğitimli insanlarını istihdam ederler ve kurum kültürleri oluşmuştur da ondan. 2001 krizinde 21 tanesi battı ve 35 bin tane bankacı işsiz kaldı ve tam RİSK YÖNETİMİNİ öğrenmek zorunda kaldılar da ondan.

Peki Türkiye'de özel sektörde durum bu seviyede iken, kamu kurumlarında durum nasıl acaba?

Cevap pek iç açıcı değil, hatta kamu sermayeli bankalar dahi bu konuda siyasilerin rahatsız edici müdahaleleri ile karşı karşıya. Direnirsen işinden olursun, direnmezsen kanunen suç işlemiş olursun, yani kamu kökenli bankacıların işi hiç kolay değil hatta zor. Aranızda görev zararı diye bir kavramı hatırlatanlar olacak, doğrudur ama bu SPK'nın problemi halka açık kamu sermayeli bankalarda ''görev zararı'' olur mu? veya siyasi müdahale sonucu ilgili kurumlarda oluşacak zararları bu kurumların borsada hisse senetlerini almış küçük yatırımcıya nasıl anlatırsın?

Soru: ''Devletin öbür kurumlarında risk yönetimi yapılıyor mu?'' Bence cevap KOCAMAN bir HAYIR. Mesela Türkiye önümüzdeki 1 yıl boyunca ithal edeceği petrol ve doğal gazın fiyat artışına karşı Devletimiz kendini-halkı koruyor mu? Cevap, -hayır korumuyor-, bak bu en basit soruydu, gerisini siz düşünün.

Ekonomik krizin içinde yüzdüğümüz düşündüğüm şu günlerde, ekonomik büyümeden, borçlanmadan konuşmak ne kadar istemiyorsak da bizi bekleyen risklere karşı hepinize dikkatli ve bilinçli olmayı naçizhane önermekteyim.

''Ters şeritte karşıdan gelen araba'' durumunda kalmama,
''Rüzgâra karşı çişini yapma'' mecburiyetinde olmama

Adına ne derseniz işte o durumda olmamak için yazıyorum bu ikinci yazım yola çıktım adım adım...


Belirsizliğin arttığı ortamda acil ve ilk yardım önerileri?

Acil Durum Listesi: 

Bireyler ne yapmalı?
Firmalar veya kurumlar ne yapmalı?
Devlet ne yapmalı?

Çok ayıp ettim vatandaşın işimi bu?

  • Oy verip seçtiğimiz politikacıların işi bu zaten, öyle değil mi?
  • Bir kere ortamı bu hale getirmeyeceklerdi ve/veya eğer ortam bu hale sürükleniyorsa bu durumu yönetmeyi bileceklerdi- şeklinde bir düşünceniz olabilir.

Aslında devlet dediğimiz organizasyonumuz veya bürokrasinin görev ve sorumluluğu, çalıştığı alanda, iş yaptığı konuda uzmanlaşmak ve politikacıya ülkeyi yönetim sürecinde doğru bilgiyi vermek, tarihsel ve geleneksek geçmişi hatırlatmak ve yol göstermek olmalıydı.

Eğer Devlet yönetiminde liyakat yani hak edene görev verme ve sistemi sağlam kurulmuş olsaydı bugün karşı karşıya olduğumuz risklerin hiçbirisi olmayacaktı. Örnek mi? TSK'nın düştüğü veya düşürüldüğü durum aklıma geliyor.

O zaman biz elimizden birey olarak ne gelir bir bakalım ve gelecek için yaşanabilir bir ülke için ve sürdürülebilir hayat için tavsiye listenizi oluşturalım;

A-Bireysel olarak risk yönetimi için alacağınız kararlar neler olabilir?
B-Firmalar, kurumlar, piyasalar ve organizasyonlar nasıl davranmalı? Nasıl Risk Yönetimi Yapmalı?
C-Bir Devlet, bir ekonomi bu ortamı nasıl yönetmeli? veya Devlet gelecekte bir daha aynı riskler ile karşılaşmamak için ne yapmalı? Nasıl organize olmalı?

Bu yazıyı okuyan tüm dostlar size ödev veriyorum, ben bir eğitmenim ve haddim olarak veya olmayarak size ÖDEV veriyorum.

Lütfen elimize bir kâğıt ve kalem alın ve ister kısa ister uzun, A, B ve C için bir deftere cevaplarınızı yazınız, bu cevabı sakın kimseyle paylaşmayın sizde kalsın. Teknolojiyi kullanmayı seven dostlar, tablet veya Cep'lerine tabii yazabilirler ama benim tercihim kâğıt ve kalem çünkü elin yazacak, gözün yazdığını görecek ve yazarken içinden tekrar edeceksin fikir kafana net oturacak.

Sadece bir vatandaş ve birey olarak sorumluluğumuzu yerine getirelim ve bir kez olsun yazılı düşünelim, içimizi sayfaya dökelim.

İçinizden,-Böyle saçmalıklara ayıracak vaktim yok benim-,

Cümlesi geçtiyse veya düşünmek ve yazmak istemiyorsanız, o zaman bu içinde bulunduğumuz durumu da hak ediyorsunuz demektir, ''her hafta aynı gün aynı saatte bir kez bu risk durumu aklınıza takılsın'' oldu mu? hatırlayın hiç unutmayın.

Bu çalışma sizin kontrol listeniz olsun inşallah (birazdan beddua geliyor) kısacası, gizli / açık çözüm önerilerinizi yazın demekteyim :)

Eğer bana cevap yazma zahmetinde bulunursanız, verilen cevaplarda A, B ve C konusunda ortak noktalar var ise, biz bu ortak noktaları daha sonra ÜLKE STRATEJİMİZ (insanlarımızın SAĞDUYUSU) olarak ilan edelim.

Samimi öneri, teklifleri de bekliyorum, korkmayın kimseyi kırmak veya hakaret etmek gibi bir durum yok sadece pozitif düşüncemizi ifade ediyoruz.

Lütfen siyasi, ideolojik durumunuz ve dini görüş ve yaklaşımınız ne olursa olsun,  geçmişte o oldu, bu oldu değil sadece sizce en iyisi nasıl olmalı? şeklinde çözüm öneriniz. (Ama, fakat kullanmadan sadece ideal çözüm nedir? sorusuna dikkatinizi toplayınız, öneri ve görüşlerinizi bekliyorum)

Lütfen diğer çözüm önerilerine cevap yetiştirmeyiniz (bu durumda üzülerek yazışmayı silmek ve/veya sizi yasaklamak zorunda kalacağım)

Bu basit çalışma, iyi insanlar için yapılan bir çalışma ve sadece çözüm odaklıdır, unutmayın.

Hepiniz en az benim kadar vatanseversiniz eminim, lütfen boş durmayınız problemlere zihninizde de olsa çözüm üretiniz.

Biliyorum hepinizin kafasında bu kaostan nasıl çıkarız düşüncesi var.

Hani bir söz var;
-korkunun ecele faydası yok- diye, yapıcı olalım demokrasiye inanalım ve birbirimizin sözünü kesmeden dinlemesini bilelim istiyorum.


**** Lütfen cevap yazmak isterseniz face den doğrudan veya face de  ''Yarına övgü'' grubundan yazınız.

-------------------------------------örnek cevap biçimi ------------------------------------------------------

Bence ideal Risk Yönetimi:

A-Bireyler için;

B-Şirketler ve Kurumlar İçin;

C-Devlet için;

Olmalı
----------------------------------------------**************-----------------------------------------
Not: Bu yazıyı sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, hele bir de cevap yazdıysanız, harika böylece hep birlikte problem ve çözümlerimiz konusunda daha bilinçli vatandaşlar haline geleceğiz ve siyasilerin hepimizden öğrenecekleri olacak.

Erman'ın cevapları;

A-Varlığınızı (para, menkul kıymet, gayri menkul, siz, çocuklarınız ve aileniz) korumak için gerekli adımları atardım.

  • Ek borç almazdım, dövizli borç almazdım, mümkün olduğunca nakit de bulunur ve param ile çok risk almak istiyorsam acele etmeden kaybetmeyi de göze alarak uzun vadeli döviz veya altına yatırım yapardım.
  • Spekülatif ve agresif bir tavır sergilemezdim.
  • İşimi korumaya çalışırdım ve eğer aile bütçem varsa da tasarrufçu davranma çalışırdım.
  • BES birikimlerinizi LİKİT FONA geçirirdim veya ALTIN FONU, DÖVİZLİ YATIRIM YAPAN FON çeşitlerini düşünürdüm.
  • Birikimim ve varlığım olsa da olmasa da çocuklarımın, ailemin ve kendimin sağlığını özellikle ruh sağlığını korumaya çalışırdım.

Not: Fon yöneten arkadaşlarıma da bir not '' siz anladınız durumu!'' işte zamanı daha ne bekliyorsun, korkma sürüden ayrıl da gel, güvenli alana geç.

B-Firmalar ve kurumlar, aynı bankalar gibi RİSK YÖNETİMİ yapmalı, faiz, döviz, mal-stok riskini yönetmeli gerekir.

Ayrıca nakit akışını (ödeme ve tahsilat) yönetmeli, ek borç almamalı, işten eleman çıkarmayacak şekilde bütçe yapmalı ve tüm çalışanlar aynı bilinçte ve bilgide olmasını sağlamaları gerekir.

Özellikle inşaat ve tekstil sektöründe lütfen önümüzdeki başarılı risk yönetimi örnekleri de düşünerek sadece ''Muhasebe Müdürü'' veya sadece ''Mali Müşavir Danışman'' ile Risk Yönetimi yapmak ile yetinmeyiniz, zahmet edip ''Finans Müdürü'' istihdam ediniz. Kayıt dışı, gönül, hatır ile iş durumlardan uzak durunuz, etrafınızda alışveriş yaptığınız firmaları riskleri açısından izlemesini bilmelisiniz.

İstihdam edilen Finans Müdürün 'den, ona sadece nakit yönetimi ve borçlanma yönetimi sorumluluğu değil, ''gelecekte oluşacak değişiklikleri (nakit, borç ve bütçe) de yöneteceksin koçum'' demelisiniz.

Zarar oluşma olasılığı, tahsilat imkansızlığı ve ödeme gecikmeleri olması durumunda ayakta kalmak için önceden karşılık ayırınız.

Borcunuz varsa TL'ye çeviriniz, mümkünse vadesini uzatınız ve mümkünse faizi sabitleyiniz yani banka borçlarınızı yapılandırınız.

Kriz anında çalışanları işten çıkarmayacak bir strateji geliştiriniz, bütçe yapınız, mümkün olduğunca nakit de kalınız ama tüm bu risk yönetimi stratejisini çalışanlarınız ile paylaşınız, yani hem sermayedar hem çalışan birlikte ekip olarak kriz yönetimi yapınız.

Gerekiyorsa maaşları azaltınız, mutlaka lüks ve gereksiz harcamaları azaltınız, gerekiyorsa verginizi geciktiriniz ama işten adam çıkartmayınız.

İşsizlik ile boğuşan toplumda kriz anında Devlete yardımcı olmak istiyorsanız işten çıkarım yapmayınız. Sermayedar ve patronların dikkatine sunarım, kurum ve ülke kriz ile uğraşırken siz Ferrari'ye binip dolaşamazsınız, egonuzu kontrol etmeyi öğreniniz, patron patronluğunu krizde yani zor zamanda göstersin göstersin de, iyi zamanlarda sürdürülebilir karlılık oluşsun.


C-Devlet ne yapmalı?

  • Kriz gelmemesi için ne yapmalı? 
  • Kriz anında ne yapmalı? 
  • Bir daha aynı riskler ile karşılaşmamak için nasıl bir Ekonomi, Maliye, Vergi, Merkez Bankası yönetimi, nasıl bir Borç Yönetimi olmalı? 
  • TCMB, BDDK, SPK, Borsa, Denetim Sistemi, yeniden nasıl yapılanmalı?
  • Varlık Fonu ne yapmalı? ve Varlık Fonuna ne yapılmalı?
  • ABD ve Avrupa ile ekonomik iş birliği, yatırımlar ve ticaret anlamında neler yapılmalı?
  • Önümüzdeki 5-10-20 -50 yılın şimdiki stratejisi nelerdir?

Bu ayrı bir makalenin konusu ama aslında ''idrar yolları'' isimli yazım (http://yarinaovgu.blogspot.com.tr) ile bu konuya da azıcık dokundum ve bir-iki gün içinde Devlet ne yapmalı? sorusunun cevabı Çözüm-3 Reform Hayalleri yazımı Kasım da dikkatinize sunacağım.

Biz doğal olarak siyasetçi değiliz derdimiz Risk Yönetimi yapmak lütfen unutmayınız.

Bu yazıları yazmaktaki amacım, umudu kaybetmemek içindir, krizin adı ne olursa olsun çözüm her zaman var, bunu sağlayacak insan gücü, bilgi birikimi var.

Ülkemin Dünya ile entegrasyonu çok çok iyi ve her türlü derdin altından kalkabiliriz.

Bir eski bir dostum, iş arkadaşım ve genel müdürüm derki;
''Parasını veya Varlığını Yöneten Hayatını Yönetir'',

Bir başka eski dostum ise soru sorar sosyal medyadan,
''Mutlu olmak ile zenginlik arasında bir bağlantı var mı?'' diye

Çıkarım ve sorunuzu çok sevdim, düşündüm, sizleri tanıdığım için ne demek istediğinizi çok iyi anladım, ben de bu yazımla beğendiğim bir alıntıyı paylaşmak isterim;

''Bireylerin varlıklarını koruyabilmek ve gelişebilmeleri için bir toplumun içinde yaşamaları ve o toplumun geleceğinde kendilerine ve ailelerine yer bulmaları gerekir'' eğer bu mümkün olmasaydı insanlar çocuk olarak kalırlardı ve o toplumun geleceği olmazdı.

Ben bu tanımı çok sevdim, ''Antony Giddens'in Sosyoloji Başlangıç Okumaları'', kitabından aldım. (SAY yayımlarından, 2015 baskısı) yani alıntıdır.

Buradan yola çıkarak eğer bu birey yaşadığı toplumun geleceğinde kendisine yer olduğunu biliyorsa, kendisine yer bulabiliyorsa, kendisini oradan o toplumdan hissediyorsa birey MUTLU olur, varlığının, eğitiminin, dostlarının ve başarı ile başarısızlıkların yani hayat mücadelesinin bir değeri olur ve işte gerçek ZENGİNLİK budur.

Bunu sağlamak için de iyi niyetli, sağduyulu olmak, bilgiye, çalışmaya önem vermek ve hayatın ve ekonominin DALGALANMALARI karşısında varlığını ve varsa paranı yönetmesini bilmek, tüm risklere karsı kendini ve aileni korumak YETERLİDİR, böylece HAYATINI DA yönetmiş olursun.

Risklerin fark edilmesi ve yönetilmesi umuduyla,

Eveett yazının sonuna gelen tüm dostlara saygı ve sevgilerimle,

Erman Dinçel, İstanbul
27 Ekim 2017, Cuma







1 yorum:

  1. Gene çok açıklamalı ve yararlı bir yazı.
    Sevgili Erman , teşekkür ediyorum.
    Risk geliyor. Geldi.
    Pozisyon almak gerek.
    Ufuk

    YanıtlaSil