17 Mayıs 2013 Cuma

Turkuaz-Pembe Ekonomi Üzerine......Turkuaz Patladı ....Türkiye'nin Ratingi artırıldı........

Turkuaz-Pembe Ekonomi ( pamuk şekeri gibi )

15 Mayıs 2013'de Moody's Türkiye'nin kredi notunu;  Ba1'den Baa3'e artırdı ve görünümü ' durağan' olarak teyit etti.
( Baa3'ün anlamı ; Kısa vadeli borçlarını ödeyebilir, borçlanma olarak yatırım yapılabilir seviyenin en alt noktasındasın, ülkenin durumu duragan ama borç alma ve geri ödeme kapasitesi var, ülke görünümünü tekrar hatırlatalım 'DURAĞAN')

Moody's in beklediği gibi 'yapısal ve kurumsal reformlar alanında ilerleme olursa, uluslararası sermaye akımlarına ( sıcak paraya ) olan kırılganlık azalacaktır' deniyor.

Bu not Moody's not scalasına göre yatırım yapılır vesiye değil, duragan görünüm. Ülke notu açısından yatırım yapılabilir seviye Fitch'a' ait, Moody's e ait değil.

Cevap arıyorum;

1-Moody's not artırdı ve notumuz 'durağan',  neden Fitch'ın notu ( yatırım yapılabilir) üzerinden yorumlar yapılıyor, anlayamıyorum.......

2-Neden zamanlama olarak, IMF borcunun tamamlanmasını hemen ama hemen sonrasında Moody's not artırdı,  ayrıca bu durum tam ABD-Türkiye görüşmelerine denk geliyor. ( IMF Borcunun tamamlanması konusunda daha dün yazmıştık lütfen bakınız )

3-Peşinden Haberlerde ve internet sitelerinde ABD'de Turkuaz patlaması olarak sunulan bu durum yine ve en azından 'Pembe Ekonomi' çabası galiba, doğru mu?

4-Yoksa birisi bize kredi vermek için mi? hazırlanıyor?

Kalın sağlıcakla,

Erman Dinçel
16 Mayıs 2013, Bursa, Karagöz Müzesi ( Hacivat yok )


*10 Kasım 2012'de yazdığım rating yazımı revize ettim ve aşağıda tekrar yayımlıyorum lütfen tam ve doğru ekonomik gerçekler için bakınız.

Az ekonomi arası iyice kızarmış, bol acı birberli yüksek ratingler dilerim

10 Kasım 2012, sonbahardan kışa geçerken, BES 2013, Ülke kredi notu, cari açık, büyüme ve enflasyon üzerine ciddi düşünceler,

Geçtiğimiz hafta Fitch Türkiye'nin kredi notunu BBB- seviyesine yani yatırım yapılabilir seviyesine çıkarttı. Bir haftadır basında bunun ile ilgili haberler okuduk ve siyasilerden de bunun ile ilgili yorumlar dinledik.

Okuduk ve dinledik ama kulaklarımıza ve gözlerimize inanamadık, her konuda olduğu gibi bu konuda da herkes uzman, uzman olmasa da ( yada zorunda değil) bu kadar da yüzeysel olmak veya kalmak da bir tercih diye düşünüyorum.

Önce ülke notu ( rating nedir? kim verir? ne anlama gelir? ) nedir? hatırlayalım.

Dünyada birçok rating kuruluşu var, hatta bazıları ülkelere ait ama bunlardan 4 tanesi muteber kabul ediliyor. Moody's / NY ve S&P /NY ABD kökenli olanlar ve en köklü olanlar ve en çok kabul görenlerde bunlar, diğer ikisi Fitch / Londra kökenli bir kurum ve en sonuncusu da JCR / Credit Rating Tokyo yani Japon rating kurumu.

Bu kurumların verdikleri not sistemine gelince ( benzer özellikler taşırlar) sırayla en iyi den kötüye notlar; AAA, AA, A, BBB, BB, B, CCC, CC ve C olarak geçiyor. Ayrıca her bir not ise '+', 'işaretsiz' ve '-' olmak üzere üç sınıftan oluşuyor.

Yani Türkiye’nin geçen hafta yükseldiği rating BBB- olmakta, notumuz biraz daha iyileşirse, BBB işaretsiz ve daha da iyileşirse BBB+ olacak. Tüm bu not sisteminde BBB'ye geçmek 'Yatırım Yapılabilir' sınırını aşmak olarak görünüyor ve alt notlar ise ' Spekülatif Seviye' olarak adlandırılıyor. Bu arada bu not Fitch'e ait ABD kökenli kurumlar 100 yıllık tecrübe ile çok daha güvenilir, bilimsel ve sistemsel kurumlar onların not artırmaları sözkonusu mu? bilmiyorum......

A-Bir ülkenin notunun artması o ülke borçlanacaksa daha az faiz ile daha uzun vadeli borçlanma elde edebilir anlamına geliyor.

B-Bir ülkenin notunun artması ayrıca borçlarını daha rahat ödeyebilir veya borç ödeme kapasitesi yüksek anlamına geliyor.

Rating kuruluşları (not veren kuruluşlar) bizim gazeteciler gibi duygusal triplere kapılıp işte efendim, 'Türkiye'nin büyümesi karşılığında nihayet insafa gelip notumuzu yükseltiler' edebiyatı ile değerlendirme yapmıyorlar, onlar bağımsız davranıp kurallara göre analizlerini yapıyorlar. Evet, bu kurumların kararları siyasi motiflerde taşıyor, çünkü ülkenin gerçekleri sadece rakamlardan oluşmuyor. ülkeleri yönetenlerin yönetim tarzları da, gelecek ile ilgili aldıkları kararlar da, ülke halkının sosyal yaşam seviyesi de, beklentiler de, ülkenin bulunduğu konum da bu notun içinde yer alıyor.

Bazı gazeteci ve ekonomist arkadaşların dedikleri gibi Türkiye'nin notunun artırılmasını istemeyen çevreler, kötülüğünü isteyen çevreler bu işi sabote etmiyorlar... Falan, filan iyice paranoyak olduk artık, delinin biri kurusıkı tabancayla Ankara'da Başbakanlığa dalıp havaya ateş etmiş, yakalamışlar, cebinden de deli raporu çıkmış, onu bile rating artışına karşılar var diye haber yapanları okuduk sonra, söyleyecek laf bulamıyorum.

Evet, not artışı bir ekonomi için iyi haberdir, süperdir ama ülke bunu hak ettikten sonra yapılan bir değerlendirmedir. Yani bir ekonominin öncü göstergesi değil, ekonominin durumda kötü olmadığını, kötüye gitmediğini teyit eden göstergedir. Asıl önemlisi borçlarını ödeyebilir, yeniden borçlanabilir, yatırımcılar da gelebilir, anlamına gelir. Tüm bu sebeplerle not arttı diye borsa pek patlamaz, hatta borsanın ilk tepkisi endeksin düşmesi olur, çünkü bu beklenti 5-6 ay önce satın alınmıştır. Yani Mayıs ve Haziran da ( 2012 de ) satın alınmış bir haberdir bu durum.

Yıl 2012 aylardan Kasım Türkiye'nin Gayrisafi Milli Hasılası (GSMH 1 yıl içinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin değeri) 780 Milyar dolar, Fitch ülke puanı BBB- hayırlı olsun. Yıl 1990-92 Türkiye'nin GSMH sı 50 Milyar dolar ve ülke puanı BBB-'di, yani 18 yıl sonra yine aynı puandayız ( buna '18 yılın sultanı hoş geldin' diyorlar :))) ) yada ' daha önce yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda' diyorlar.... ( birden 94 krizini hatırladım da.... uff olmuştu)

Evet, BES için ne demiştik? Eylül sonunda Likit Fona geç, bekleme demiştik. Bunun içinde sebeplerimizi saymıştık, yorumlarımı şu verilere dayandırmıştım. 1- Enflasyon hedefi tutmayacak, 2-ülkenin Suriye ile savaşa girme riski var, 3-Cari açık risk oluşturuyor ve 4-nihayet borsa yeterince yüksek bir noktadaydı.

Şimdi aldığımız kararı değerlendiriyoruz; enflasyon hedefi tutmayacağı için Ekim başında revize edilerek %5 den %7.5'a çekildi, Suriye ile savaş veya müdahale riskimiz daha düşük seviyede ama ama, batı bu işi bize havale etmiş dışbasında ( ingiliz ) bunu da okuduk. Esat mı? Esed mi? tartışırken, Suriye ordusunun 350 bin kişi, muhalif güçlerin ise bilemedin 15 bin kişi olduğunu öğrendik, bir türlü bahar gelemiyordu Suriye’ye nedenini anladık. Şu adam açığını biz kapatmak zorunda olmayız umarım, umarım da tek sorunumuz Cari açık olsun............. ha Cari açık demişken 65 milyar dolar seviyesinde ( ülkeye giren döviz ile çıkan dövizin farkı kısacası ) ama tam bu sırada ülke notu artırımı ile gelen dövizin çıkma riski azaldı ve tam tersi para girişini teşvik edecek bir ortam oluştu.

Bu olumlu havada ülkeye gelecek yabancı yatırımın borsaya değil de,şirketlerimize uzun vadeli sermaye yatırımı olarak gelecek olması çok çok önemli, sıcak para istemiyoruz...... çünkü sıcak para balon gibi gittiği yeri şişiriyor, genişliyorsun genişliyorsun ve sonra gümmm..... Yunanistan gibi oluyorsun balon patlıyor ( bu balon sıcak hava, sıcak para çıkarımı bana ait ona göre )

Olumlu havanın ve yabancı sermaye gelişinin umarım görünen kötü etkileri arasında olan Cari Açığı artırma sonucu da oluşmaz. Merkez Bankamızın sıkıdurmaya devam etmesi ve siyasiler tarafından da bunun desteklenmesi ( eleştirmek yerine ) gerekmektedir.

Sevgili dostlar sadece ekonomik sonuçlara bakarak bir yorum yaptık, siyasi bir yorum yapmadık? Moraliniz nasıl? Ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarınız nasıl? ileri demokrasinin kaçıncı kademesindeyiz? daha fazla demokrasi ve insan hakları ne durumda? Hukuk-Adalet nasıllar? Karnınız doyuyor mu? Eğer karnınız doyuyorsa insan olarak diğer ihtiyaçlarınız ve sizin ile ailenizin geleceğiniz için bireyler yapabiliyormusunuz? Anayasamızın değişimi, barış, kardeşlik, umut, hümanizm ne durumda? Bu ülkenin insanları siz olsanız hangi kredi notunu verirdiniz?

Türkiye'nin de artık bir Rating kuruluşuna ihtiyacı varmış, bunu da Nazım Hoca verecekmiş. Eski Başbakan yardımcısı, İst. Ticaret Ünv. Rektörü olan Sayın Nazım Ekren hoca bu konuyu üstlenmiş. Hatta üniversite bunun ile ilgili bir araştırma merkezi kurmuş, Nazım hocanın ilk yorumu ise benim çok hoşuma gitti, hoca diyor ki '3 büyük rating kuruluşu ile birlikte çalışır uluslararasıtecrübeyi öğreniriz' diyor. Bir hocaya, bir bilim adamına böylesi mütevazi bir duruş yakışır, yolları açık olsun. Türkiye'nin kesinlikle böyle bir kuruma ihtiyacıvar.

Bu rating işinde birinci kural, özerk yönetim ve ikinci kural bağımsız bağlantısız not verebilme gücü ve üçüncü kurul bunu sürekli yapabilme, bozmadan yapabilme iradesi. 110 yıldır rating yapan ABD'li kurumlardan öğrenecek çokşeyimiz var tabiki. Bu kurum sadece ülke notu vermeyecek ayrıca talep eden tüm ülkelere, kurumlara ve firmalara da not verecek. Bu arada hatırlatalım bir ülkenin notu ne ise o ülkedeki tüm kurumları en çok ülkeleri kadar kredi notu alabilirler. .......aaaa yoksa Türkiye’de derecelendirme kurumları var mıydı? ....Hem de Türkiye'de:))) hay Allah, 'Kredi Derecelendirme' ne demekti yahu birden hatırladım.

Yıl 2012 aylardan Kasım BES'deki 9 yıllık birikim 10 Milyar dolar, katılımcısayısı 3 milyon civarında, beklentimiz ise, yıl 27 Ekim 2023 tam BES'in 20. yılında :)))) En az 50-70 milyar dolar birikim ve 10 milyon katılımcı olması.Ha bu arada hatırlatalım BES'de toplanan birikimin %90'ı DİBS olarak Devletimize uzun vadeli kaynak olmaktadır, devletin borçlanmasını vade yapısıolarak ve maliyet yani faiz yükü olarak çok çok hafifletecektir.

Çaktınız mı? köfteyi...BES'de birikim emeklilik fonu üzerinden zaten devletin elinde bu sebeple Türkiye, Macaristan olmaz ve Arjantin hiç olmaz bazı ekonomist gazetecilere de, 'saçmalamayın be kardeşim' demekten başka çarem kalmıyor bu durumda......

Az ekonomi arası iyice kızarmış, bol acı biberli yüksek rating ler dilerim.

Erman Dinçel
10 Kasım 2012, İstanbul

Yarına Övgü'nün kurucusu
Geleceği-Emekliliği Planlama Danışmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder