Burası sömürge ülkesi değil ULAN...!
Resmi enflasyon yıllık %73,50 ama sekiz ayda dolar %205, benzin %342 ve motorin %368, asgari ücret ile ücretler ve emekli maaşları %40 artti.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sekiz ayda gerçekleşen en büyük tarihi fakirleşme yasandi, vatandaşın %85 de satınalma gücü kaybı ortaya çıktı. Enflasyona yenik dustu Turkiye.
Ekonomi de HİÇ KALKINMA olmadı ama sahte büyüme mümkün oldu.
Ekonomi'nin 2022'nin 1.çeyreğinde (3 ayda) %7,3 büyüdüğünü söyleyenlere ise inanan yok çünkü yapılan GSMH hesaplamasında zincir yöntemi de kullanılarak endeksleme yapılmış dahi olsa açıklanan enflasyon %73,5 ile gerçekleşen enflasyon (%150 üzerinde) arasinda fark oluşunca büyüme rakamı beklenenden büyük çıktı. Matematik bu HERKES HESAP YAPABİLİR.
Ekonomi de BÜYÜME rakamı KALKINMANIN sadece alt unsurlarından birisi olup asıl ana refah veya gelismik ölçüsü KALKINMA ÖLCÜTLERİDİR.
Ekonomi de BÜYÜME hedefi ile makro ekonomik hedef koymak ve program yapmak büyük bir hata olup hala TCMB hedefleri arasinda büyüme, enflasyon gibi indikatörlerin olmasi görüldüğü gibi ekonomik kırılmalara ve fakirleşmeye neden olmaktadir, para politikasının artık sanayi ve tarım üretimini desteklemek üzere geri plana çekilmesi ve önceliğin üretime, üretim değişimine ve yatırıma verilmesi gerekiyor.
Tabiki PLANLI ve PROJELİ bir ekonomi politikası ile.
Bugün konumuz EKONOMİ olmayacak, KONUMUZ çevre, doğal hayat ve sömürge ülke haline getirilen Türkiye olacak.
( 20 ton siyanür Erzincan da nasıl toprağa karıştı!) düşündük, gördüğümüz, algıladığımız yaşadığımız Dünyada acaba yabancı bir ülkelerde benzeri var mı? diye çok düşündük, yok emin olun yok, Kanada da, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, İsviçre’de, İspanya’da vb birçok batı ülkesinde yok. Ama bu batı ülkelerin sermayesinin yatırım için gittiği bir çok az gelişmiş ülke veya bunların eski sömürge ülkelerinde var. (insanına, dogasına önem veren geleceği düşünen planlayan bir ülkede bunlar olmaz zaten) Batıda bulamadık yok dedik fakat bu duruma bir isim verebiliriz, “vahşi kapitalizm” bu daha çok batının sömürge ülkelerinde örneğine rastlanır çünkü sömürge yani köle ülkede, sahip ülke sermayedarı ne emrederse veya buyurursa o yapılır. Ancak bu zavallı sömürge ülkede bir kişi para kazanacak diye diğerlerine katlanmak düşer, peki biz bu duruma ülke olarak veya içinde yaşayan vatandaşlar olarak katlanmak zorundamıyız? Emperyalizm geldi çöktü çevrenin, doğanın üzerine peki ne yapmalıyız? 1-Herşey parayı önceleyen anlayış ile başladı, yıllar önce, önce Balıkçı Reisi kazanacak diye İstanbul Boğaziçi’nde balık kalmadı (trol yasak ama yolu var) sonra Marmara’da balık azaldı, şimdi sanayi artıkları ve kanalizasyon Marmara’yı oksijensiz bırakmakla meşgul, arada köpürüyor. Balıkçıların, "Marmara’nın yunuslarını balıklarınızı yiyiyorlar" demesi ile Yunusları tüfekle vuran utansınlar isterdim fakat utanmaz, hatırlamıyor bile, öyle yaşayıp gidiyorlar. 2-Müteahhit veya iş adamı önce kazanacak diye ağaçlar gidiyor bir şekilde, sonra kamu alanı inşaata açılıyor. Müteahhit önce kazanacak diye ne HES ler yapıldı, ne maden ve taş mermer ocakları açıldı, uçakla İstanbul’dan Antalya’ya bir uçun gündüz vakti görün Anadolu’yu delik deşik, yukarıdan görünen beyaz taş ocağı artıkları dolu topraklar. Altın madeni sirketi kazanacak diye siyanür bırıktırıyor havuzda o da akıyor, akıyor karisiyor Fırat a, ırmaklara ne olduğunu soruşturan yok Kaz Dağlarında da durum aynı Bergamada da. Kanadalı firmalar cirit atıyor ülkede, siyanür barajlarda toplanıyor ve buradan tasfiye ediliyor. Nereye? 20 ton siyanür? nerede? Erzincan’da çevreye ve Fırat’ta verdiği zarar 15 bin TL mi? Şakamı yapıyorsunuz? 20 metre küp kaç ton yapıyor diye tartışanlar ne cins bir insan modeli? Vatan sever mi? Vatan haini mi? 3-Tekstilci ve sanayici kazanacak diye siyah akıyor Ergene ırmağı yıllardır, Trakya’nın kirlenen yer altı sularının, ölen doğasının, nehrin kıyısında veya nehrin kenarında ölen kuşlarınını, zehirlenen toprağının hesabını soran yok hem de 30 yıldır. Tekirdağ MV'lerin den Ergene ırmagında hiç elini yüzünü yıkayan var mı? O çevredeki sanayi tesisleri sadece tekstilciler değil, bağlı holdingler de çevre kirliliğinin farkında değil mi? Devlet neden artıma tesisi kurmak icin tesvik vermez? Tekirdag demişken bu sene öldürülan yok edilen binlerce kovani ariyi asla unutmayacağım çok yakinda bunun da hesabini soracagız. 4-Turizm tesisi yapacak, kumarhane işleyecek diye yanıyor ormanlar. Adam Termik santrale kömür çıkarma ihalesi alıyor, kömür madeni ormanın altında, ormanı kesmesi gerekiyor, hemen orman istimlak ediliyor, kesebilsin ağaçları diye orman kesme mevzuatı değişiyor, jandarma desteği ile Muğla’da ağaç kesiyor, mahkeme karari bile durduramiyor adami. Kesilen ağaç kimin? Neden aynı aynı ağaç 1 hafta içinde Mersin limanından ihraç ediliyor Dünyaya? Dünya kereste fiyatları pandemi zamanı 3 kat artmış, vayy kafaya bak hemen bütün ormanları kesip satalım o zaman, para kimin cebine girdiyse. Muğda da kömür çıkarmak için ağaç kesen adam şimdi büyük iş adamı mı? 5-Adana’dayız bugün yarın belki Hatay’da oluruz, Adana çöp işgalinde, Hatay sığınmacı işgalinde, ülke emperyalizmin işgalinde. Adana da Avrupanın plastik çöp kolleksiyonu merkezi, güzelim Adana, Meksiko City nin çöplüğüne dönmek üzere, herkes çok mutlu, Dünyanın en çok çöp ithal eden ülkesi olduk sanırım, her şey para için, yakında Adana kebap yerine para sararız veya İspanyadan’dan gelen su şişesi ile İngiltere’den geleni yan yana takar yeriz artık. Bir de illegal çöp ithalatı olduğu söyleniyor, söyleyen ben değilim Alman TV kanalları internete bakan bulur youtube video kayıtlarıni. 6-Kanal İstanbul veya İstanbul Finans Merkezi gayrimenkul rant projelerini hiç yazmayacağım bile. 7-Bütün Dünya aynı tuzaga düşmüş durumda aslında ama bizim gibi ülkelerde bu çevre felefetleri birer çöplük patlaması gibi felaketlere de neden oluyor. NEDEN? A-En ufağından başlıyor bu "hep banacılık"; komşun ortak alan olan çatıya mükellef tesis kuruyor mesela. Evini beş metre uzatıyor. Kat çıkıyor, balkon kapatıyor, siyasetçi emlak affı çıkarıyor para tahsil etsin Devlet diye ve kat çıkmana göz yumuyor. Kaçak kat, balkon, tesis, ek bina affediliyor yasal hale geliyor para için fakat bu değişiklikleri tapuya işlemek de para o sebeple kimse tapuya işletmiyor. Bu sebeple imar affı sonrası durum ile tapu kayıtları gerçeği yansıtmıyor ama dert eden yok. Bu arada tahsil edilen para bütçede nereye harcandı bilen yok. Südürülebilir hiç bir karar bürokraside alınamıyor. B-Oteli kaçak diye ayak basmamakta diretiyorsun, herkes konsere yemeğe veya toplantıya gidiyor , Devlet başkanları ağırlanıyor ve önüne Arap Şeyhlerinin teknesi bağlanıyor, Arap şeyhinin Fransız manken 15. karısı ve ondan olma 3 çocuğu ile mutluluk gösterisi yapsın diye, nasılsa seneye bu aile olmayabilir başka şeyh buluruz. C-Her şey ufaktan başlıyor. Herkesin ağzında “Sen şimdi yap sonra kitabına uydururuz” lafı ile masumca başlıyor. Gelip dayandığımız nokta ortada. Ne orman, ne deniz, ne balık ne de yaban hayatı kaldı. Şükürler olsun. Şimdi birbirimizi yiyebiliriz artık. D-En iyisi bunları CİMER e şikayet edeyim belki bir yetkilinin dikkatini çeker de ifadeye çağırır veya şirketine ceza keser, arkadaşlara hava atarım CİMER'e ben ihbar etmiştim diye. E-Fakat kimsenin aklına gelmez, Kanadalı firmayı Kanada’ya veya İngiliz firmayı İngiltere’ye ve hepsini birden Dünya çevre örgütlerine bildirmek. Bunları Dünyaya afişe etmek çok önemli, kendi ülkesinde problem yaşaması, ticari olarak zarar etmesi gerekiyor bunların ve bir daha bizim ülkemize gelmesin. Eger borsada halka aciksa o ulkede neden mahkemeye vermiyoruz? Neden sirket sicillerini bozmuyoruz? Neden Turkiyedeki istirake kayyum atamiyoruz? Bergamada altın madenine göz yumdun, Kaz dağlarında maden açtı, ona göz yumdun gitti siyanür havuzunu Erzincan kurdu. Kim bu işgale bir son verecek? Dünya çevre örgütlerinden birşey beklediğimiz yok onlarında kapitalizm tarafında satın alındığını bilmeyen yok. Neden Türkiye? Çünkü, "müstemleke ülkesi burası da ondan", ülke esir düştü kapitaizmin-emperyalizmin eline de ondan. Evet yazının sonuna geldik, iyi pazarlar, ne yapacağımızı ülkenin kurucusu, ülkeyi kurarken söylemiş; “sahip olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” demiş. Çok uzak değil çok yakın, emperyalizmin emek, doğa, insan, çevre, ülke sömürüsü bu topraklarda bitecek unutmadan biz yeni bir habermiş gibi yazalım, siz okurlar ve özellikle gençler takip etsin. MUTLU ama SAYGIN ama ONURLU bir yaşam mümkün. Toplum için üreterek ve çalışarak mutlu ve saygın ve onurlu yaşamanın önünde hala bir engel yok. Tercihlerimiz geleceğimizi belirleyecek, yakında sandıkta oy kullanacağız hadi biraz sabır en çok 1 yıl kaldı. Ne mutlu Türküm diyene, Erman Dinçel Danışman, Ekonomist ve Eğitimci Zafer Partisi Kurucular Kurulu Üyesi, Zafer Partisi Genel Başkan Ekonomi Başdanışmanı |
Yorumlar
Yorum Gönder