Puslu Havada Ekonomi ve Bireysel Emeklilik
Puslu Havada Ekonomi ve Bireysel Emeklilik
2013 Mayıs ortasından beri ilk defa yazma-yayımlama fırsatı
buluyorum, hiç bu kadar ara vermemiştim 'Yarına Övgü' ye, en son 17 Mayıs
tarihinde yazmışım. Şimdi yazmalı diye düşündüm birkaç kere, hatta yazının
taslağını hazırladım ama bu taslakları yayımlamadım ve sürekli ama sürekli
erteledim yazıyı, erteleye erteleye bugüne kadar geldik, kısmet diyelim.
Kendimce sebebim var aslında, belirsizliklerin fazla olması bahanesin sarılabilirim ama sanırım gerçek neden, yazacağımız ekonomik ortam hakkındaki kendi içsel yorumunun, 'emeklilik ve gelecek planlama' yazısının anlamsız olacağıydı. Psikolojimiz uygun değildi diyelim, sosyolojimiz uygun değildi diyelim ve nihayet canım bir türlü yazmak istemedi.
Kendimce sebebim var aslında, belirsizliklerin fazla olması bahanesin sarılabilirim ama sanırım gerçek neden, yazacağımız ekonomik ortam hakkındaki kendi içsel yorumunun, 'emeklilik ve gelecek planlama' yazısının anlamsız olacağıydı. Psikolojimiz uygun değildi diyelim, sosyolojimiz uygun değildi diyelim ve nihayet canım bir türlü yazmak istemedi.
Ülke hem ekonomik, hem de siyasal, hem de çevresel ülkeler
açısından bir türbülans dan geçiyor, ABD Merkez Bankası yeni Para
Politikasını değiştirdiğini 18 Mayıs da açıkladı, bunun Dünya'daki sonuçları
belli olmadan 'yazmamız tamamen anlamsız' bir öngörüde bulunmak ise çok zor diye düşünmeye başladım.
Şimdi zamanlama artık daha uygun, hava da hala çok puslu,
öncelikle ekonomik ortamımıza bir göz atalım ve yorumlayalım sonra da Bireysel
Emeklilik, Birikim ve Tasarruf Dünyamıza da bakalım ve ardından gelecek
beklentilerimizi konuşalım.

FED'in aldığı bu kararların aslında uygulamaya tam konmadan önce diğer ekonomilerin Merkez Bankalarınca da bir ölçüde kabul görmesi beklenirdi. Yani ABD Merkez Bankası kendince bir oldu-bittiye getirerek durumu kendi lehinde tutmaya çalışıyor.
Bu değişim doğal olarak tüm Dünya ekonomilerini de
etkiliyor. Bizi de etkiliyor hem de doğrudan etkiliyor, hiç kimse Türkiye’deki
siyasi ortamı, Türk Ekonomisini bu saatten sonra dışarıdan bağımsız kabul
edemez. Ayrıca bu durum dışa bağımlılık olarak da nitelendirilemez. Global Para
ABD'ye geri dönüyor artık bizim gibi dış kaynakla büyümeye çalışanlar için
durum hiçte kolay değil.
Sıcak para da sıcaklık artışı var el yakıyor el.
Yurtiçine bakacak olursak, siyasi gerginlik ve
ekonomik belirsizlikler artarak devam ediyor. Taksim gezi olayları ve sonrası yaşananları
ekonomik problemlerin nedeni olarak gösteren bir takım ekonomisler zamanla aslında bu değişimin Taksim Gezi'den önce başladığını anlayabildiler. Bir yandan, açılım süreci diğer yandan ve en son
Ramazan ayı ve Bayramı, Kurban Bayramı derken, gündem devamlı hareketli ve sıcak. Türkiye
de artık gündemi sadece siyasiler de belirlemiyorlar, bölgeden yani çevresinden de bağımsız kabul edemeyiz. Çevre ülkelerde huzur yok, bir ekonomik düzen yok, savaş var ve paylaşım kavgası devam ediyor.
Yurtdışından Türkiye bakmayı başarırsanız, yurtdışında imaj-kredi
kaybetmekte olduğumuzu görürsünüz, insan hakları konusunda hiç de iyi olmayan
ülke karnesinin daha da kötüleştirmeye başladığını ve ülkenin tehlikeli biçimde
kamplara ayrışmaya devam ettiğini, Hukuk'un Adalet doğuramadığını bu sebeple
Adalete olan güvenin azaldığını, ilahi adalete daha fazla güvenilmeye
başlandığını görüyoruz. Olimpiyat oyunları yarışında yaptıklarımız ise imajımızı çok zedeledi ( ülkemizin %87'si tenis oynuyormuş, hem de broşürü var )
Kısaca ülkede her türlü risk düzeyinin attığını
söyleyebiliriz.
Hani diyorlar ya dezenformasyon mevcut, medyanın tarafsız davranamaması ve
tutum bozukluğu medyaya olan güveni çok sarsmış durumda.
Önce yazıma globalizm ıstıraplarından başlamıştım, yılbaşından beri
Dünya'da ekonomik hareketlilik ‘de ABD'den başlayarak arttığını ifade etmiştim. FED ‘in aldığı
kararlar ile başlayan hareket ( faizleri artırma ve parasal genişleme çabaları
ve nihayet Doların ABD'ye geri dönüşünün başlaması ). Altın'ın ONS fiyatını son
iki yılda 1800 Dolar'dan 1200 Dolarlara kadar gerilettiğini de şimdi eklemek isterim.
Ben böyle bir ortamda ne kadar yaz-güz aylarında olsak da dumanlı havadayız demeyi tercih ederim. ( Kurt inebilir, daş düşebülür ve ayu kesin çıkar ).
Ben böyle bir ortamda ne kadar yaz-güz aylarında olsak da dumanlı havadayız demeyi tercih ederim. ( Kurt inebilir, daş düşebülür ve ayu kesin çıkar ).
Bu tip ortamda risk yönetimi yapmak, fazla açılmamak ama
fırsatları da kovalamak gerekiyor. Altındaki bu düşüş Dünyada Altın rezervi
oluşturmuş, Çin, İran, Rusya vb. ülkelerin Merkez Bankalarını zora sokmuş
durumda, belki de bu olanlar global bir taktiktir bazıları için. Bu alanda
kesinlikle ahlaklı bir tavır beklemeyin, biliyorsunuz ' medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar ' Kısacası sıcak ama puslu-dumanlı havada yola
devam, tatbiki bir tarafımızı kollayarak.
Yurtiçinde faizlerin artış eğilimi artık devam etmemektedir, çünkü Merkez
Bankası faizlerin artırma konusunda çok istekli davranamıyor ( siyasilerin
arzusu faizlerin artmaması yönünde )bu eğilimin arkasında tabiki ekonomik ve
politik gerçeklerin yanında siyasi talepleri de anlamamız gerekiyor. Ekonomi biliminde 'Faiz Lobisi' diye bir ekonomi oyuncusu veya tarafı ise bulunmuyor. Bu jöleli gazeteci ekonomistlerin kulaktan dolma bir bilgisi o kadar.
Tekrar söyleyeyim Faiz Lobisi diye bir seçenek üzgünüm yok,
aramayın bulamazsınız.
Buradan hareketle Faiz Lobisi bunu istiyor gibi
açıklamalarda geçerli değil, eğer buradan kasıt bankalar ise ekonomide son 10
yıldır vergi rekortmeni listesine bir göz atarsanız en çok bu ekonomiyi
bankaların ve bağlı sermaye grupların finanse ettiğini ve herzaman iktidarlara da bu
sermaye gruplarının destek olduğunu görürsünüz.
Ayrıca Bankalar kanunu meclisten yeniden geçirilerek
değiştirilebilir, TBMM'de bu kanunu değiştirirsiniz ve faiz kazançlarını
bankaların sınırlandırabilirsiniz, sadece şikayetçi olmak tek doğru varmış gibi
yapmak, pek doğru bir yaklaşım değil, üstelik oy da kazandırmıyor.
Döviz kurlarında 1 Dolar’ın 2 TL'ye hatta üzerine çıkma
olasılığı da bulunuyor ( demiştim ) ama bana özel olarak soracak olursanız Döviz kurunda bir
çıkış dahi olsa önümüzdeki aylarda tekrar doların kurunun 1.80 lere geri
dönmesini bekliyorum.( önceki yazımda demiştim, TCMB başkanı yaz
açıklamalarını yapmadan önceydi )
Dikkatinizi çekmiştir, çok da ekonomik analizi olarak derine
indirmeden yurtiçi ve yurtdışı risklerini çok yükselmiş olduğuna dikkat ederek (kabul
ederek ) yaşamamız gerekiyor.
Şimdi Ekonomist Şapkamızı Takmanın Zamanı;
Öncelikli olarak Türkiye önemli ve değerli bir ekonomistini
bu bayramın ikinci günü kaybetti, Garanti Bankası Ekonomi Müdürü Ali İhsan
GELBERİ genç yaşta kalp rahatsızlığından dolayı vefat etti. Allah rahmet
eylesin diyoruz. Piyasalarda 'Kâhin Ekonomist' lakabı ile tanınan Gelberi,
TCMB, Hazine, farklı Kamu Kurumlarındaki tecrübesi, uluslararası
tecrübesiyle, özel Sektör deki farklı bakış açısıyla ve derinlemesine
çalışmaları ile dikkat çekmekteydi.
1- Cari Açık 55-60 Milyar dolar seviyesinde kalmaya, üç
aşağı beş yukarı bu rakama yakın kalmaya devam ediyor. Merkez Bankacıların '
Net Hata Noksan ' dedikleri kaynağı belirsiz para girişi, Temmuz ayında 4,8
Milyar Dolar ve Ağustosta da 2,8 Milyar Dolar olarak çıkınca bunun yastık
altındaki paraya bağlayan siyasiler ( Varlık barışından gelen para değil, muhteşem turizm sezonundan gelen para değil,
yoksa yoksa Türkiye de misafirimiz olan 600 bin gariban Suriyeli mi getirdi bu
parayı ).
Haaa buldum, bulduk, bulmuşuz :) Güney Kıbrıs’taki
paralarını Türkiye'ye getiren Rus Oligarkların parasıymış ( Hürriyet'in haberi
), üstelikte çok büyük kısmı bu paranın tek kişiye aitmiş, vayyy beee ne Ruslar
varmış, ülkenin cari açığını 2 ayda 8 Milyar dolar düzeltebilmiş. Kimm bu uRus
merak ettim şimdi :)
Bu Rusların Güney Kıbrıs’tan çıkan para miktarı 30 Milyar
dolarmış da bunun 8'i bize gelmiş....tüh be kaçırmışız :) ..... en iyisi Rus
Oligarklar'dan sorumlu bir adamımız olsa da .....tamamını getirip paranın
tamamen rahatlasaydık.....
Sonuç: Cari açık hala aynı, Devletin rakamlarıyla, 55 Milyar
Dolar, rakam okumasını bilen gözlere göre de 65 milyar dolar. İstikrarsız dış
borç yapısı, yaklaşan yerel ve genel seçimler ile Türkiye'nin daha fazla dış
borca kefil olabilme riski ( özellikle belediyelerin borçlanması için altyapısı
Mart ayında hazırlanmıştı ) ve paranın Türkiye’den ayrılması olasılığı riskleri
artırıyor
2- 2012 de ihracat artışı %16 ama bu rakam İran'a yapılan
parasal olmayan Altın ihracatından kaynaklanıyor, ithalattaki düşüş ise yurtiçi
talebin azalmasından kaynaklanıyordu. 2013'de tam tersi Altın ithalatındaki
artış ile ithalatın artışı %9,5 olarak gerçekleşti.
Sonuç: Dış ticaret açığımızı anlamlı biçimde değiştirecek
bir yapısal değişiklik veya bir düzenleme-reform olmadığı sürece al gülüm ve
ver gülüm aynı yerde saymaya devam ediyoruz. İthalata bağımlı ihracatın
dengesinin değiştirilmediği sürece ne ithalat azaldı ne de ihracat arttı diye övünmenin
zamanı değil. Teknoloji, otomotiv, enerji konularında ciddi biçimde vizyoner
bir dönüşüme ihtiyaç var. Günü kurtarmaktan vazgeçelim artık.
3- TCMB Para Politikası, 18 Mayıs’taki ABD FED
açıklamasından sonra affedersiniz çarşafa dolanmış durumda izlenimi veriyor :)
2002'den beri enflasyonla mücadele hedefini çok başarıyla yürüten TCMB, 27
Ağustos tarihinde TCMB başkanı Erdem Başçı'nın yaptığı açıklama ile ve
belirttiği hedefler ile ifade biçimi ile birden çok hedefli bir politika
izliyor görüntüsü yarattı. Normalde olması gereken enflasyon hedefini açıklamak
ve diğer değişkenlerden Döviz Kuru, Faiz, Emisyon değişkenlerini kullanarak
enflasyon hedefini tutturmaktı. Ne oldu, şimdi çoklu ekonomik hedeflere mi geçtik? Aşağıda yazacağım açıklamalar galiba artık tek çapanın olmadığını gösteriyor.
TCMB başkanı 23 Temmuz da Para Kurulunu toplayacağını ve
faizlerin önümüzdeki 3 ayda daha da artabileceğinin ön haberini verdi. İşte
tamda bu sırada Maliye Bakanı ülkenin Bütçesinin fazla verdiğiniz açıkladı.
Bizler merak ettik yav neden bütçemiz fazla verdi?
27 Ağustos 2013, TCMB Başkanı döviz kuru yılsonu hedefi
olarak 1.92, faiz hedefi olarak yani piyasa yapıcıları alt limiti %6.75, çok
sıkışırsak, üst limiti de %7.75 olabilir, bunun üzerinde olamaz dedi. Başçı, yılsonu
enflasyon hedefini ise %6,2 olmasını bekliyoruz şeklinde açıkladı ve ekledi
2014 başı için enflasyon beklentisinin ise %5'e düşecektir. Büyüme hedefi
olarak ise %3-4 aralığında gerçekleşeceğini ifade etti. Tekrar belirteyim
açıklama tarihi 27 Ağustos olmaktadır ve haberin başlığı ise ' TL'yi Aslanlar
gibi koruyacağız' olmaktadır............hadi hayırlısı.
24 Eylül 2013 de ise Erdem Taşçı Denizli'de Pamukkale Ünv.
bir panelde yaptığı konuşma ile faizleri artırmayacaklarını tekrarladı bunun
tepkisi ise Dolar/TL kurunun 2.01'i geçmesi ile sonuçlandı.
23 Temmuz, 27 Ağustos, 24 Eylül TCMB'nin zaman zaman
birbirine denk düşmeyen açıklamalar ve piyasalarda bunun farklı yorumlanması
ile piyasalardaki dalgalanma oranı yani oynaklık artmıştır.
Sonuç; ABD Merkez Bankasının politika değişikliği Türkiye'de
TCMB'nin yılsonu enflasyon hedefini revize etmesine, faize tavan ve taban
koymasına, döviz kurunun oynaklığının artmasına ( volatilitenin artması ) neden
oldu. Enflasyon çapası +
Faiz Bantı ve Çapası +
Kur Çapası .........üç çapa ile fırtınalı denizde gemiyi sabitledik hayırlısıyla.........

Önce öcüüüü geliyor diye korkut, sonra da merak etmeyin ben sizi kurtarırım demeye başla. Lütfen piyasaları korkutmak yerine, MB Para Politikasında değişiklik oluyorsa piyasa ile paylaşın, paylaşında ekonomiyi izleyebilelim.
4- 2014 yılı Bütçe tahminleri Maliye Bakanı tarafından
açıklandı;
2014 yılı bütçe büyüklüğünü 436,3 milyar lira olarak
açıkladı. 2014'te 403,2 milyar lira gelir ve 384,3 milyar lira faiz gideri (
işte burası zurnanın zırt dediği yer ) hedefleniyor.
Hani borç bitmişti bu neyin faizi ben anlamadım? İç borcun mu
yoksa? Ne kadar iç borç var ki? .........dış borç ne kadar?.......bir daha not
artırımı gelirmi?.....acaba?
2014'te bütçe açığının 33,2 milyar lira olması bekleniyor.
Bu durumda Maliye Bakanı, 2014 için faiz dışı fazla
hedefinin de 18,8 milyar lira olduğunu belirtmiş oldu.
Maliye Bakanı Bakan Şimşek, 2014'te vergi gelirinin yüzde 7,1 artmasını
hedeflediklerini söyledi. Bu da 348,4 milyar liraya denk geliyor. Aynı yılda
özelleştirme gelirlerinin ise 6,9 milyar lira olması hedefleniyor. 2014'te
bütçe açığı/GSYH oranının ise yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Aynı
yıl için yatırım harcamalarının ise 44,2 milyar lira olması hedefleniyor. Bu
arada Bireysel Emeklilik için Devletin sağlayacağı %25 destek için de bütçeden 1,9
Milyar TL’si ayrılmış bulunuyor.
Sonuç; 2012 ve 2013 sonuçlarına baktığınızda toplamda
devletin vergi gelirlerinin %20'nin üzerinde arttığını söyleyebiliriz. 400
Milyar TL gelir hedefleyen Maliyenin bu hedefini tutturma ihtimali çok yüksek.
Eğer olağanüstü masraf çıkaran bir durum ile karşılaşılmaz ise şartını da ekleyelim.
Muhtemelen yeni yılda 2011 de olduğu gibi bir takım mali aflar ile
karşılaşabiliriz.Sosyal Güvenlik açığı ise 70 Milyar TL'de duruyor, bu rakamın artmasını bekliyoruz nedeni ise 600 bin Suriyeli ye sağlanan sağlık, barınma, yemek ve eğitim giderlerinin eklenecek olmasıdır.
5- Ekonomi bilimi siyasetten pek kolay bağımsız olamıyor, bu
sebeple biz de iç siyaseti sizlere bırakarak ama dış görünümü biraz irdeleyerek
ekonomi başlığımızı tamamlamaya çalışalım.
Dış görünüm karnemiz maalesef hiç iyi değil; Suriye
politikasında, olimpiyatlar konusunda ve futbol konusunda ( şikesi,
federasyonu, kulüpleri, başkanları, başkanlarının iş bitiriciliği, antrenörü ve
futbolcusu ile ülkemizin en güzide kesimini oluşturuyorlar ), Taksim Gezi Parkı
diye başlayan olaylar konusunda, Balyoz ve Ergenekon vb. davaları konusunda,
Kadın ve Çocuk Hakları konusunda, Demokrasi ve İnsan Hakları konusunda, tutuklu
Gazeteciler konusunda, ifade özgürlüğü ve medya konusunda ve daha saymak
istemiyorum, tüm bunlar daha olmadığımızı gösteriyor ( ham olduğumuzu ) ve ekonomik riskleri ve
belirsizlikleri artırıyor.
Şimdi emeklilik konumuza geldi ; ( bizim dükkâna hoş
geldiniz )
Beni artık anladığınızı tahmin ediyorum, bu kadar problem
varken saf saf emeklilik de şöyle, böyle diye ahkâm kesmek istemedim.
Bireysel emeklilikte nasıl olsa Devlet %25 veriyor diye öğünmenin
zamanı da değil, siz paranızı biriktirdiğiniz fonları da bilmek ve takip etmek
zorundasınız. Bu sebeple tereddütsüz, ESNEK-DENGELİ fonlarda veya KARMA fonlarda ( performansını izlemek kaydı ile )
kalmaya devam etmek gerekiyor. Kesinlikle değişim öngörmüyorum. BES sadece para
biriktirmek yani tasarruf için değil aynı zamanda yatırım yapıp parayı da
değerlendirmeniz içindir.
Borsa ne olur? ( ben bu sorudan nefret ederim, cevap çok uzun ve bu iş de uzun vadeli bu soruyu soranın beklentisi ise bir hisse söyle 1 ayda %30 yapalım abi olduğu için ) vallahi yılbaşına kadar dalgalanmalı ama
artış yönlü dalgalanmalı bir model öngörüyorum, bu sebeple paranızı kendiniz
yönetmek yerine fonlarda değerlendirip, profesyonel hizmet almaya devam etmek
de fayda var........... olmaz ama özel bir durum olursa :) yani eğer borsa çok
düşerse yavaş yavaş alışa geçmek için her zaman fırsattır ( ozaman hisse fon
almak için de fırsattır ) unutmayınız.Ekonomik değişkenler artık hızla değişebiliyor, dalga boyumuz yükseldi ve yükselmekte, bunun anlamı artık sığ suda yüzmüyoruz heran değişik bir etki ile etkilenecek biçimde hazırlıklı durmalıyız ( aşırı volatilite ) var ve ülkede ekonomi büyümeye devam ederken hızla büyük çoğunluk fakirleşmeye yani küçük azınlık zenginleşmeye devam edecek ( benim için zurnanın zırt dediği yer de burası) görünüyor.
Bir türlü insanca ve hakça varlık paylaşım modelimiz yok bu sebeple hepimiz günü kurtarmakla meşgulüz, yoksa fırsat eşitliğini de bozan bu durum yüzünden mi demokrasi bir türlü gelemiyor?
Bu toplumsal paylaşım modeli ile ekonomik ve politik huzuru
ve sürekli istikrarlı büyümeyi çok yakın zamanda bulabileceğimizi hiç
zannetmiyorum............ kalınız sağlıcakla
Erman Dinçel, 18 Ekim Cuma, (Kurban Bayramının 4. günü)
Geçmiş Kurban Bayramımız ve gelecek 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun...............süç i lisan ettiysek affola......
Yorumlar
Yorum Gönder